Yarından itibaren dünyanın gözü kulağı Antalya’da olacak. G-20
zirvesi, dünya siyasetini ve ekonomisi yöneten liderleri, kurumları
Antalya’da bir araya getiriyor. Geçen yazımızda Türkiye’nin
başkanlığının bir dönüm noktası olacağını söylemiştik; çünkü bir
yıldır yapılan çalışmalar sonucu üretilen bilimsel ve idari çalışma
metinleri, seçilen başlıklar ve ana tema bize bunu gösteriyor.
Bu anlamda Antalya’yı gelişmekte olan ülkelerin, bundan sonrası
için, referans alacağı bir başlangıç ilan edebilir miyiz sorusunun
cevabı bu hafta sonu ortaya çıkacak. Antalya’da kapsayıcı büyüme
ana başlığı üzerinden ekonomik sorunlara yaklaşılacak.
Kapsayıcı büyüme kavramı, özellikle 2008 krizinden sonra, Dünya
Bankası, BM Kalkınma Programı metinlerine girmiş bir kavram. 2008
krizinin, yalnız bir gelişmiş ülkeler finans krizi olmadığını, 1929
ekonomik krizinden daha yaygın ve kapsayıcı bir gelir dağılımı
bozukluğunun sonucu olduğu gibi, bu gelir dağılımı bozukluğunu
sürekli yeniden üreterek sürdürülemez bir yoksulluğa yol açacağını
sistemin ideolojisini üretenler keşfetti.
Dolayısıyla, “Ekonomilerin büyümesinden biraz da yoksullar
yararlansınlar ki başımıza sistemik bir dert almayalım” denmeye
başlandı. Bu kavrama, 2012 yılında, Daron Acemoğlu ve James
Robinson, “Ulusların Düşüşü” kitabıyla katkıda bulundu. Acemoğlu ve
Robinson, kapsayıcı büyüme için kapsayıcı kurumların gerekli
olduğunu, sömürücü kurumların ise büyümenin elit bir azınlığın
elinde birikmesine yol açtığını söylerler.