Şu günlerde merkez bankalarını tartışacağız. Başta Avrupa Merkez
Bankası (ECB) ve Amerikan Merkez Bankası (Fed) olmak üzere...
ECB’nin hikâyesi tabii ki Fed’den çok ayrı. Ama bu iki merkez
bankasının ortak paydası, şu sıra dünyadaki iki temel rezerv parayı
arz eden merkez bankası olmaları... Euro, hemen 21. yüzyılın
başında Avrupa bütünleşmesinin yeni bir aşaması olarak doğdu.
Euro’nun doğuşunda çok büyük paya sahip Başbakan Helmut Kohl, sonradan verdiği bir demeçte, euro’nun ortaya çıkmasını iktisadi değil, siyasi saiklerle desteklediğini, hatta diktatörce davranarak euro’yu dayattığını, eğer bunu yapmasa Avrupa’da yeni bir savaşın çıkacağını iddia etmiştir.
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve hemen doksanlı yılların başında Almanya’nın Doğu Almanya’yı içine alması, hiç şüphesiz ki, yalnız siyasi değil, iktisadi sonuçlar da doğuran bir süreçti. Doğu Almanya’nın Batı’ya dahil olmasını Fransa ve İngiltere, ancak yeni ortak bir para birimiyle destekleyeceklerini, markın devamı halinde bu birleşmenin Almanya’nın haksız genişlemesi olarak görüleceğini Almanya’ya bildirmişlerdi.