Merkez Bankası’nın dün attığı adımdan sonra, şu “bağımsızlık” meselesi de epeyi açıklığa kavuşmuş oldu sanıyorum. Biz başından beri Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığının sonsuz olduğunu söylüyoruz; buna bağlı olarak da, son gelişmeler karşısında herkesin Merkez Bankası’nı takip etmesini gerektiğini vurguladık.
Burada siyasi tarafın söylemlerinin de, Merkez Bankası’nın amaç hedefleriyle hükümetin iktisat politikası hedeflerinin nihai olarak örtüşmesi gerektiğine vurgu olduğunu bir kez daha tekrarlayalım. Bu cümlenin bir diğer anlatımı da şu: Genel kural olarak, merkez bankalarının araç bağımsızlıkları olmalıdır ama amaç bağımsızlıkları olamaz. Merkez bankaları, devletin diğer kurumları gibi, bütün demokratik ülkelerde seçilmiş hükümetlerin, seçmene vaat ettikleri temel hedefleri gözetirler.
Hükümetin ya da siyasetin iktisat politikası amacı, genel olarak, öncelikle gelir dağılımını da düzelten kapsayıcı bir büyüme ve buna bağlı olarak genel refah düzeyinin artmasıdır. Bu temel amaç doğrultusuna öncelikle para ve maliye politikaları çerçevesi çizilir. İktisat politikasının iki temel ayağı olan para ve maliye politikalarının, bu çerçevede uygunluğu ve birbirini desteklemesi de esastır. Ancak bunun dışında da para ve maliye politikası patikaları da, Türkiye gibi dışa tam açık ekonomilerde, ülkeyi dış kriz şoklarından koruyacak araçları geliştirir, önlemleri alır. Örneğin, Maliye Bakanlığı’nın akaryakıtta, kur ve petrol fiyatlamalarını tüketiciye yansıtmamak için geliştirdiği, bir nevi eşel-mobil sistemi uygulaması olan özel tüketim vergisi indirimi böyle bir önlemdir.