Öncelikle Mısır’da Mursi’ye verilen idam cezasından başlayalım; bu ceza yalnızca Sisi diktatörlüğünün tasarrufu değildir; tıpkı darbe gibi... Mursi’ye verilen ceza, Mısır’dan başlayarak, Kuzey Afrika, Akdeniz, Ortadoğu alanına yönelik yeni ve çok önemli bir adımdır. Ve bu adım, Türkiye’deki siyasi gelişmelerden, Suriye iç savaşından, Irak coğrafyasından bağımsız değerlendirilemez. Mısır, hem Akdeniz hem de Ortadoğu geçişine sahip hem de Kızıldeniz-Süveyş Kanalı- geçişi ile Avrupa, Arap Yarımadası ve Hint Okyanusu, uzak Asya iktisadi çevrimlerini kontrol edebilecek önemde bir ülke... Böyle bir ülkenin alacağı her stratejik kararın Batı’dan bağımsız olmayacağını önce bir kenara yazalım. Sisi, idam kararı öncesi Almanya’yı resmen ziyaret etti. Bu bile çok şeyi açıklar...
Süveyş Kanalı, 1869 yılında Mısır, Osmanlı egemenliğindeyken açılmıştır. Ama Asya’yı Avrupa’ya bağlayan en önemli ticaret geçişlerinden biri olan bu kanalın tarihi bile, Mısır’ın dahil olduğu büyük pazar kapışmasını anlatmaya yeter. Fransızlar, İngilizler ve Almanlar, Asya ve Avrupa’yı birleştiren, Akdeniz ticaretini denetleyen bütün pazar ve pazar geçişlerini denetlemek, elde tutmak için hem birbirleriyle kapışmış hem de Kuzey Afrika, Anadolu, Ortadoğu coğrafyasında sürekli bir istikrarsızlık hali oluşturarak buradaki ülkeleri denetlemeyi, yönlendirmeyi temel strateji haline getirmişlerdir. Osmanlı, bütün bu pazar kapışmasının ve enerji paylaşımının başladığı 19. yüzyılın sonuna doğru fiziki toprak büyüklüğünü yansıtacak ekonomik-siyasi gücünü çoktan yitirmişti ancak yine de, Batı’nın pazar ve ticari geçişleri kesin denetimi için parçalanması-ortadan kalkması- gerekiyordu. Öyle oldu. 20. yüzyılın, ilk çeyreği sonunda, Anadolu, K. Afrika, Ortadoğu coğrafyasında Batı’nın yönlendireceği ulus-devlet modelleri geliştirildi.