İngiltere Başbakanı Theresa May, geçen hafta Muhafazakâr Parti’nin konferansında yaptığı konuşma, İngiltere’nin hayli sert bir Brexit programı izleyeceğinin işaretini verdi. May’in bu konuşması yalnız İşçi Partisi ile Muhafazakâr Parti arasındaki ayrımı artıran yeni bir yol değil. Bu konuşma, Muhafazakâr Parti’nin şimdiye değin yürüttüğü geleneksel AB politikasını da sorgulayan hatta politik olarak Muhafazakâr Parti’yi de bölecek bir yol ayrımına işaret ediyor. May, İngiltere’nin AB’den çıkışını başlatacak 50. maddeyi, 2017’in mart ayına kadar uygulamaya sokacaklarını söylemenin yanı sıra, AB’nin Britanya üzerindeki egemenliğini sona erdirecek Büyük Fesih Yasası’nı da aynı anda işletmeye başlayacaklarına vurgu yaptı.
Bu şu demek oluyor: Britanya artık “eski günlerde” olduğu gibi
pazar ve siyasi egemenlik arayışlarını AB’den bağımsız, dolasıyla,
eski imparatorluk ruhuna uygun bir şekilde sürdürecek. Nitekim
May’in konuşmasında buraya vurgu da önemli ölçüde vardı. Brexit
sürecinin İngiltere için terörle mücadele, göçmen sorunu ve
Britanya kökenli şirketlere pazarlara ulaşma konusunda kolaylık
sağlaması gerektiğini vurgulayan May’in aslında söylediği şuydu:
hem Brexit sürecinde hem de sonrasında İngiltere, kendi çıkarları
doğrultusundaki siyasi ve ekonomik operasyonları AB’den bağımsız
yapacaktır.