Cumhurbaşkanı Erdoğan, kapsamlı ve siyasi vizyonunu dile getiren bütün konuşmalarında, siyasi olarak, “Dünya beşten büyüktür” mottosuyla formüle ettiği bir değişim paradigmasına işaret eder. Bu, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD önderliğinde kurulan, Batı ya da gelişmiş ülkeler egemenliğe dayalı siyasi sistemin değişmesi gerektiğinin vurgulanmasıdır. Esasında bu vizyon yalnız siyasi değil, ekonomiden başlayarak bütün alanlarda mazlumların lehine büyük bir dönüşümü içerir. Örneğin, bu temel siyasi değişim vurgusunu ekonomide de enflasyon-faiz tartışmasıyla dile getirdiği bir temel iktisadi paradigma değişimine bağlar. Esasında yüksek faizin enflasyonun doğrudan nedeni olduğu vurgusu, yalnız iktisadi-teknik bir mantık yürütmeyi kapsamaz. Bu vurgu, bunun da ötesinde çok kapsamlı bir iktisadi değişimi -bizce- anlatır ve “Dünya beşten büyüktür” itirazıyla tarihsel olarak örtüşür.
NATO meselesi...
Birleşmiş Milletler’in (BM) şimdiki örgütlenmesi 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan uluslararası düzenin sonucudur. Şimdiki Güvenlik Konseyi’ni oluşturan beş ülkenin ve bu beş ülkenin örtülü önderliğini yapan ABD’nin siyasi ve ekonomik hâkimiyeti, savaş sonrası kurulan uzlaşının ve paylaşımın ürünüdür. Ancak bu siyasi “uzlaşı,” aynı zamanda, yine ABD önderliğinde bir iktisadi hegemonyaya tekabül eder. Bu hegemonya, kurumsal, ideolojik, askeri, kültürel ve operasyonel olarak çok veçheli, derin yapılanmayla sürdürülür. Ekonomik olarak, 2. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin mutlak iktisadi egemenliği için kurgulanan Bretton-Woods para sistemi, ABD’nin parası doları küresel değişim aracı yapar ve bu sistem, kendi kurumlarını (IMF, Dünya Bankası gibi) kendi ideolojisi (iktisat “bilimi” kaynaklı iktisat öğretisi olarak) ve kendi operasyonel alanlarını, kurumlarını (üniversiteler, medya gücü hatta “ulusal” merkez bankaları) oluşturmuştur.