Türkiye’nin başkanlık sistemiyle birlikte büyüme-kalkınma stratejisinin ve buradaki yeni yol haritasının nasıl şekilleneceği bugün temel sorularımızın başında geliyor. Çünkü finansal düzlemde yaşadığımız sorunlara, eğer sorunların kaynağını doğru tespit edebilirsek, kısa dönemde çözüm üretebiliriz. Ancak burasının, uzun vadede yeni bir kalkınma yolunun belirleyen- finanse eden- bir dinamik olması da şüphesiz, siyasi sistemimize uyum sağlayacak yeni bir büyüme-kalkınma hikâyesinin oluşmasından geçer.
Üç temel dönem...
Türkiye’nin AK Parti döneminde ekonomi üç temel dönemde değerlendirilebilir. Birincisi, 2001 krizinden hemen sonra uygulanmaya başlanılan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı (GEGP) kapsamında ve bunu takip eden yıllarda atılan adımlar. İkincisi, Erdoğan’ın 2008 yılında IMF ile 19. Stand-By’ı bitirmesi ve büyük sermayenin ısrarlarına rağmen IMF ile 20. Stand-By’ı yapmaması sonrası Türkiye’nin 2010 ve 2011 yıllarında başlayan yüksek büyüme temposunu yakalamaya çalışması. Üçüncüsü, Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı döneminde ve başkanlık sisteminde “yerli ve milli” ekonomi paradigmasıyla şekillenmeye başlayan, üretim odaklı yeni ekonomi çıkışı.