2018 yılının ilk ayı petrol fiyatlarındaki yükselişle ve buna bağlı endişeyle başladı. Tabii ki petrol fiyatlarındaki bu yükseliş petrol üreticisi olmayan, petrol ithalatçısı olan Türkiye gibi ülkelerin ekonomilerinde baskı oluşturuyor. Ancak petrol gibi stratejik temel emtialardaki fiyat hareketleri daima çok veçheli olarak cereyan eder. İkincisi, son yıllardaki petrol fiyatlarının seyrinde politik değişkenlerin payı büyük. Şu sıralar İran’daki gerilimin fiyatlar üzerindeki baskısı söz konusu ama OPEC verilerine göre, küresel petrol stoku beş yıllık ortalamanın üzerinde. Öte yandan, küresel talepte göreli bir kıpırdanma var ama bu, OPEC’in üretim arzını yukarı çekmesine yetecek düzeyde değil. Nitekim, OPEC, bir aydan uzun bir sürede petrol üretiminde günlük 1 milyon varili bulan ortalama bir düşüş olması ve küresel talebin bu bağlamda karşılanamaması durumunda mevcut politikasında değişikliğe gidebileceğini ısrarla vurguluyor. Öte yandan, ABD’nin de tercihinin hem ekonomik hem de politik nedenlerden dolayı, Brent olarak, 50-60 dolar bandını çok aşan sürekli bir petrol fiyatlamasından yana olduğunu sanmıyorum. Rusya ve İran faktörleri ABD’nin politik tercihinin özünü oluşturuyor.