Uluslararası kredi derecelen-dirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına indirmesi esasında bu köşe yazısına doğrudan konu olabilecek bir mesele değil. Ancak burada sorunun bir not indiriminden öte olduğunu anlatmamız gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ABD ziyaretinde de bu konu gündeme
geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ziyaret esnasında bu kuruluşların,
özellikle Türkiye gibi, gelişmekte olan ülkelere dönük sübjektif
değerlendirmelerini örnekler vererek anlattı. Bu kuruluşların
yatırımcılara dönük, objektif değerlendirme yaptığı ve bu anlamda
piyasaları doğru yönlendirdiği herhalde günümüzün en büyük
kandırmacalarından biri.
Bu kuruluşlar, 2000’li yıllardan itibaren özellikle de 2008 krizinden sonra, Türkiye, Brezilya gibi hızla gelişen ülkelerde IMF’nin etkisinin azalmasına bağlı olarak devreye sokuldu ve doğrudan bu ülkelerdeki piyasa işleyişine müdahale eden tetikçi kurumlara dönüştürüldüler.
Türkiye ve Brezilya...
Şuna dikkatinizi çekmek isterim; Türkiye’de ve Brezilya gibi ülkelerde son yıllarda yapılan siyasi operasyonları mutlaka bu derecelendirme kuruluşları tamamlamaya çalışmışlardır. Özellikle 2012 ve 2013’ten sonra başlayan sürece bakalım. Bu arada şunu belirteyim, burada yalnız not indiriminden bahsetmiyorum. Bu kuruluşların not artırımı da, tıpkı not indirimi gibi, beklenen ya da gerçekleşme olan bir operasyonun parçası olarak gündeme gelir. Tıpkı kamu borçları neredeyse GSYİH’sini aşan bazı küçük Avrupa ülkelerinin notlarını -istedikleri yapılsın diye verilen rüşvet misali- artırdıkları gibi.