Uzun yıllar oldu günlük yazılara başlayalı. Bunun bir sosyal bilimci için çok önemli bir fırsat ve şans olduğunun da farkındayım. Yazma serüveni, bana fırsatı ve şansı kullanmanın ve kendini okuyucuya kabul ettirmenin yolunun, şartlar ne olursa olsun, tutarlı bir çizgi izlemekten, gelişmeleri neden-sonuç ilişkileri ve tarihsel-güncel bağlamıyla ele almaktan geçtiğini öğretti. Okuyucu, özellikle ekonomi-politika okuyucusu, zaten olan biteni sizden iyi izler, ayrıntıları yakalar. Onu çarşı-pazar haberleri kesmez, bunun için ekonomi yazdım ama hiçbir zaman, fiyatlar, borsa vb “piyasa” yazıları kaleme almadım. Çünkü, ekonomi, sadece politikanın az yoğun halidir; doğrusu ekonomi değildir, ekonomi-politiktir. Bunun için bu yazılar ekonomi-politik yazıları olacak; öncekiler gibi...
Çok farklı mecralarda yazdım; dergiler, gazeteler... Olduğu gibi arşivlerde duruyor, isteyen web’de arama motoru marifetiyle bulabilir; bu yazılar, tarih ve veri güncellemesi yapılarak yeniden yayınlanabilecek kadar tutarlı bir çizgi izler. Demokrasiyi, rekabete dayalı adil, anti-tekel ve gelir dağılımının yoksullar lehine düzeltildiği bir ekonomiyi savunur ve bunun teorisini, ekonomi-politiğini de bağımsız olarak, okuyucuya sunmaya çalışır. Yeni gazetem Milliyet’te de aynı çizginin devamı olacak.