Türkiye, şu veya bu şekilde, yakında yeni bir hükümetle tanışacak. Şimdi bir yığın koalisyon senaryosu tartışılıyor, bir koalisyon hükümeti kurulsa bile, bunun 2019’a ulaşması, yalnız Yunanistan’da olanları hesap ettiğinizde bile, zor gözüküyor.
Koalisyon iktidarı, öncelikle ekonomi alanında kesimler arasında-zorunlu- ittifak anlamına gelir. Bu da, ekonomi alanında çoğu alanda geri çekilmek, belli dengeleri gözetmek, kaynak transferlerini dondurmak dolayısıyla, tornistan olmasa bile, makineleri durdurup demir atmak demektir. Herkesin krizden çıkmak için pedal çevirmeye çalıştığı bir zamanda siz, durarak düşmekten kurtulabilir misiz? Hayır tabii ki...
Tartışmamız gereken...
O zaman belki de tartışmamız gereken hükümetin koalisyon olup olmamasından ziyade; yeni hükümetin hangi ekonomik dengeler üzerinden kurulacağı ve nasıl bir ekonomi-politikası izleyeceğidir... Aslında bu tartışma seçim öncesi başlamıştı. Seçim öncesinde iç ve dış ekonomi çevreleri-bunlara genellikle “piyasalar” deniyor- AK-Parti’nin tek başına iktidar olacağı varsayımı üzerinden bu iktidarın nasıl bir ekonomi yönetimi dolayısıyla ekonomi-politikası izleyeceğini tartışmaya açmıştı.