Başta tam ortasında bulunduğumuz Avrasya coğrafyası olmak üzere, tüm dünyada şu an yaşanan büyük dönüşüm hiç şüphesiz ki daha öncekiler gibi politik ve ekonomik alanlarda teknolojik devrimlerin sürüklediği müthiş bir altüst oluşu gündeme getiriyor. Ancak bu büyük dönüşümün, özellikle bir önceki sanayi devriminin sürüklediği ve 20. yüzyılda başlayan fosil yakıt enerjisine, Sovyetler’in demir-çelik ve elektrik üretimine/verimliliğine, ABD’nin dolarına ve militarizmine, Avrupa’nın faşizmine dayalı “büyük dönüşümden” niteliksel olarak farklı, temel bir ayrımı var. Ve bu ayrım, insanlığın bundan sonraki hikâyesini belirleyecek sistemik bir değişimin üzerinden oluyor.
O da şu: İlk sanayi devrimiyle iktisadi ve siyasi egemenliğini ilan etmiş Avrupa ve Anglosakson Batı’sı, bu yeni sanayi devriminin sürüklediği yeni büyük dönüşümle bu egemenliğini kaybediyor. Ve Asya’dan başlayan yeni bir dalga yeni Doğu-Batı dengesini kuruyor. Kara Avrupa'sında Almanya’nın diğer tarafta İngiltere ve ABD’nin, şimdiki bütün planları ve bu planlara dayalı operasyonları hem kendi gelecekteki güçlerini korumak hem de genel olarak, ilk sanayi devrimi kaynaklı Batı egemenliğinin bu yeni büyük dönüşümden en az kayıpla çıkmasını sağlamak üzerine bina ediliyor.
Petrol ve dolar