Cemil Ertem Milliyet Gazetesi

Yeni refah toplumu

Türkiye’nin gündeminde olan değişim sürecinin 15 Temmuz darbe girişimiyle hızlandığı artık tartışmasız bir gerçek. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi, hiç şüphesiz ki, Türkiye...

27 Ekim 2016 | 212 okunma

Türkiye’nin gündeminde olan değişim sürecinin 15 Temmuz darbe girişimiyle hızlandığı artık tartışmasız bir gerçek. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi, hiç şüphesiz ki, Türkiye için bir sistem değişikliği... Bu köklü -niteliksel- değişikliğin ekonomik gidişatı nasıl değiştireceği tabii önemli bir tartışma konusu ama şunu da söyleyebiliriz; ekonomide olması gereken, ekonomik sürecin dayattığı değişim talebi, önümüze gelen siyasal değişimi de belirliyor ve yönlendiriyor.

Benim buradaki gözlemim şudur; özellikle Türkiye’nin ana sermaye grupları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, çok uzun bir süreden beri savunduğu yeni Türkiye vizyonunu, bu süreçte masaya yatırma ve anlama doğrultusunda bir irade gösteriyor.
Esasında, tarihsel olarak baktığımızda, aşağıdan gelen ve eski ekonomiyi tasfiye ederek yeni bir sermaye gücü olan sınıflar, siyasi iktidarları da kendilerine ayak uydurması doğrultusunda zorlarlar hatta bu zorlama yeterli olmazsa siyaset kurumunu “eski” ilan ederek kökten değiştirirler.
Tabii böyle tarihsel toplumsal bir değişimin en özlü örneği İngiltere’deki “devrim” çağıdır. 17. yüzyılın hemen başında, şimdiki Birleşik Krallık coğrafyasında başlayan bu süreç, tam bir yüzyıl sürmüş ve sanayi evrimiyle buluşarak, önündeki iki yüzyılı (19 ve 20. yy) belirlemiştir.
Türkiye’de ise aşağıdan gelen sermaye gücünün devleti ve siyaseti yapılandırması gibi bir süreç izlemedik. İngiltere başta olmak üzere, sanayi devriminin yapıcısı ve onun paradigmasını devam ettiren güçler ve devletler, kendileri dışındaki ülkelerdeki ve bölgelerdeki siyaseti dizayn ederek, bu ülke ve bölgelerin de ekonomisini belirlemiş ve bu ekonomide kendilerine “bağımlı” bir sermaye gücü oluşturmuşlardı. Böyle olunca, son iki yüzyılda, sanayi devrimi ve öncesinde hakim sermaye olarak sistemi belirleyen gücün çıkarları dışında, hiçbir ülkenin, bölgenin çıkarları konuşulmamıştır. Bunu konuşmaya kalkanlar da iç savaş, bölgesel savaş süreçlerinde ve darbelerle tesis edilen diktatörlüklerle yok edilmiştir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonominin geleceğini simgeler anlatır! 31 Ekim 2018 | 5.210 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2) 25 Ekim 2018 | 5.325 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... 24 Ekim 2018 | 4.578 Okunma Sorunlar, tespitler ve çözümler... 18 Ekim 2018 | 5.624 Okunma Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir? 17 Ekim 2018 | 3.785 Okunma