Papa ll. Urban, l095 yılının kasım ayında Fransa Clermont’ta kalabalık bir Hristiyan topluluğa şöyle seslenmişti: “Gidin, barbarlarla savaşın, kazanırsanız, Doğu’nun kralları siz olacaksınız. Kaybederseniz İsa ile aynı yerde ölme şerefine kavuşacaksınız! Gidin ve Müslümanların kanlarıyla yıkanın!”
Kalabalıklar dizlerinin üzerine diz çöktüler, istavroz çıkarttılar ve “Dieu livolt” “Tanrı böyle istiyor” diye haykırıp, Kudüs’e yürüdüler.
Frank vakanüvisi Rudolp of Caen şöyle yazıyordu: “Askerlerimiz Suriye’de Ma’arra’ da putperest (Müslüman) yetişkinleri yemek kazanlarında kaynar suyla haşladılar, çocukları şişlere geçirerek öldürdüler ve ızgarada pişirerek yediler.”
Haçlı Seferleri, Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki nefret ve güvensizliği pekiştirdi. Kilise çatışmayı ve nefreti evlere kadar soktu.
Hristiyanlar, 1453’te İstanbul’un kaptırılmasını asla unutmadılar ve Türkleri hiç affetmediler.
Vasco da Gama’nın Hint yolunu keşfi, Hristiyanların “İslam”a ilgilerini artırdı. 1632’de Cambridge ve Oxford’da Arapça enstitüleri kuruldu. Arapça öğrenen birçok Hristiyan İslam ülkelerine seyahatler düzenlediler. Bu “Seyyah”lar Hristiyan casuslarıydılar.