Bugüne kadar sakatlıklar, kavgalar, diskalifiyeler, rekabet ve heyecanla konuşulan Suvivor ilk kez bir ölüm haberiyle gündemde...
Kazananı, kaybedeni, eleneni sonuçta hepsi bir TV oyunuydu ama bu
ölüm sonuna kadar gerçek ne yazık ki...
Acun’un kendi ekibine nasıl sahip çıktığını, yola çıktığı çalışma
arkadaşlarına vefasını en iyi bilenlerdenim.
Acun Firarda’dan beri hâlâ kadrosunda olan yakın çalışma
arkadaşları var...
Ekibe eklenen yüzlerce insan oldu yıllar içinde ama Acun hepsiyle
bir çalışan-patron ilişkisinden çok arkadaşlık ilişkisi kurmayı
başardı.
O yüzden geçen gece ağlamaktan yüzü gözü şiş içinde, kameramanı
Alper Baycın’ın cinayete kurban gittiği haberini verirken
üzüntüsünü çok iyi anladım.
Acun Ilıcalı, Dominik Cumhuriyeti’nin kuzeyinde bulunan Las
Terrenas bölgesine yıllardır Survivor’la çok ciddi bir ekonomi
yaratıyor.
Ekipte çalışan Dominikliler, tedarikçi firmalar, aylarca kapatılan
oteller, binalar, kiralanan motorlar, araçlarla bölge ekonomisine
çok ciddi bir katkı sağlıyor Acun Ilıcalı.
Ben adaya gittiğim yıllarda etrafta bu boyutta bir güvenlik
problemi yoktu, dışarı çıkarken dikkatli olun uyarıları hep
yapılırdı ama başka şehirler, ülkelerde olduğundan daha fazla
değil...
Bu yaşanan olaydan sonra Acun’un yarışmayı ertelemesi çok
yerindeydi, hiçbir şey olamamış gibi yapamazdı zaten...
Bu olaydan sonra Survivor setini Dominik’ten taşır mı Acun?
Mesela Panama’ya, mesela yıllardır final yaptığı Kıbrıs’a?
Panama set ve destinasyon olarak doğru bir yer değil, bir yıl yaptı
bir daha adımını atmadı Panama’ya...
Kıbrıs ise Acun’un adaya yaptığı bir jest aslında, KKTC’yi
tanıtmak, reklamını yapmak için...
Yoksa final çekeceği daha iyi oteller Antalya’da da var...
Dominik ise Survivor seti olarak başlasa da bugün Acun’un hem Latin
Amerika’ya hem Kuzey Amerika’ya açılan kapısı durumunda...
Bu elim olaydan sonra Acun’un Dominik’e sırtını döneceğini
sanmam...
Ne yazık ki hırsızı, çetesi, katili her yerde var...
Başta Alper Baycın’ın ailesi olmak üzere, ekibinin üzerine
titremesine rağmen bu acıyı yaşayan Acun’a ve Survivor ailesine
başsağlığı diliyorum.
Bir zamanlar Cihangir!
Quentin Tarantino’nun yeni filmi “Once Upon a Time in Hollywood”
setinden ilk fotoğraf yayınlandı.
Kot ceketli, güneş gözlüklü Brad Pitt ve taba rengi deri ceketli,
balıkçı yaka kazağıyla Leonardo DiCaprio’yu yan yana görünce...
Tarantino, Bir Zamanlar Hollywood yerine Bir Zamanlar Cihangir’i
çekiyor olmasın dedim...
Baksanıza fotoğraftakiler bizim Teoman’la, Arda Kural’ın
aynısı...
Zorlarsak Ediz Hun bile olabilir valla...
Olgun birliktelik!
Cem Yılmaz’ın kendini spora vurmasında, bu kadar zayıflamasında
Defne Samyeli’nin mutlaka etkisi vardır diyorum ya başından
beri...
Çünkü Defne gibi uzun, güzel, her zaman formda bir kadının yanında
asla eski kilolu Cem olamazdı...
İşte kendi ağzıyla itiraf etti. Hello! dergisinin 14. yılı için
verdiği özel röportajda sormuşlar: “Fiziksel değişikliğinize neden
olan bir motivasyon var mıydı” diye...
Cem Yılmaz da yanıt vermiş:
“Aşk elbette yaramıştır çünkü mutluluk çok önemli bir şey.
Mutlu olduğum zaman kesinlikle daha iyi görünüyorum...”
Aşk herkese yarar, kadına da erkeğe de...
Defne’nin fiziksel değişime ihtiyacı yoktu ama bu aşktan sonra onu
da çok daha güler yüzlü görmeye başladım.
Bu röportajda Cem Yılmaz’ın en çok sevdiğim sözü ise, “Çok iyi
anlaştığım biriyle çok olgun bir birliktelik yaşıyorum” oldu...
Bu aşkla magazin literatürüne yeni bir tanım girmiş oldu böylece:
Olgun birliktelik... İki tarafın da başından birer evlilik
geçti...
Cem’in yaşı 45, Defne 46...
Bu ilişkiyi en iyi tanımlayan cümle, “Olgun birliktelik” olurdu...
Hani evlilik sorusuyla bunaltılmayacakları, çocuk var mı diye
didiklenmeyecekleri bir olgun birliktelik...
Ben başından beri bu ilişkiye uzun ömür biçiyordum bütün sinyaller
de öyle olacağını gösteriyor...
Aman nazar değmesin...