◊ Adana Film Festivali’nin sunucusu Meltem Cumbul
sahnede yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun elini sıkmadı Haberin var mı
bu olaydan?
- Yok, takip edemedim.
◊ Neyi takip ediyorsun?
- Çocuğumu, ailemi, arkadaşlarımı ve dünyadaki çok önemli politik
konuları takip ediyorum.
◊ Almanya’da son seçimlerde sağ kanadın yükselişini nasıl
buluyorsun?
- Bu konuda konuşmak istemiyorum. Takip ediyorum, kendi
düşüncelerim de var. Ama bana göre dünyadaki en özel şeylerden biri
özel hayat, din ve politika üzerine nasıl düşündüğün. Bunu yakın
arkadaşlarımla paylaşırım sadece. Seni seviyorum Cengiz ama o kadar
yakından tanımıyorum, kusura bakma.
◊ Sibel Kekilli’nin Instagram sayfasını Türk kullanıcılara
kapatmasını sorsam peki?
- Gerçekten mi! Haberim yoktu.
◊ Hadi Meryeeem, özel hayat da mı konuşmayacağız
yoksa...
- Geçmişte özel hayatımı paylaşmakta daha açıktım. O kadar çok şey
yaşadım ki... Özel hayatı çok konuşmamak lazım diye düşünüyorum
artık.
◊ Konuştukça kötü mü gidiyor?
- Bilmiyorum. Bu hangi enerjilere inandığına bağlı. Mesela nazara
ya da başka kötü şeylere inanıyorsan kötü gider...
◊ Sen inanır mısın?
- Ben enerjilere inanıyorum. Kötü enerjiler de var bu dünyada, iyi
enerjiler de. Ama kötü enerjilerden korkmuyorum. Çünkü en güçlü
Allah’tır ve beni bu kötü enerjilerden korur diye düşünüyorum. Biri
bana kötü enerji gönderirse, beni çok etkilemez. Bundan
korkmuyorum, çünkü en büyük olan Allah’a güveniyorum...
◊ Sana kötü enerjilerin gönderildiğini düşünmüyor musun?
Sonuçta popüler bir kadınsın...
- Herkese olur. Ben oturup bunları düşünmüyorum. İyi şeylere
konsantre olmaya çalışıyorum. Şimdi biri bana kötü enerji yolladı
diye değil, dün gece 5 saat uyudum o yüzden yorgunum diye
düşünüyorum.
◊ Dün gece neden 5 saat uyudun?
- Bir arkadaşımla yemeğe gittik ve geç yattım.
◊ Bu partileri zaman zaman sosyal medyada paylaşıyorsun.
Fotoğraflarının altına kötü yorumlar yapıldığında ne
yapıyorsun?
- Dün gece partide değildim, yemekteydim. Ayrıca arada
paylaşıyorum, her şeyi paylaşmıyorum. Kötü yorumları da okumuyorum.
Bir karar aldım ve Instagram sayfam herkese açık oldu. Beni takip
etmek isteyen insanlar iyi ya da kötü istedikleri yorumu yapsınlar.
Ben açık fikirli bir insanım. Kararlarımı ve attığım adımları
herkesin doğru bulması gerekmiyor. Mükemmel bir insan değilim.
Sadece bir insanım. Hatalarım da vardır, doğrularım da. Kime göre
hata, kime göre doğru mesela? Kapalı da olabilirdi Instagram
sayfam. Mesela Facebook sayfam kapalı. Sadece arkadaşlarım ekli.
Orada bambaşka şeyler paylaşıyorum.
İSTANBUL VE BERLİN ARASINDA SEÇİM YAPACAĞIM
◊ İstanbul-Berlin hattında yaşıyorsun. Nasıl
planlıyorsun hayatını?
- Bu, hayat boyunca devam edecek bir şey değil. Çünkü kızım Lara 6
yaşına gelince okula başlayacak. Şu anda yuvaya gidiyor. Türkiye’de
olunca buradaki, Almanya’da olunca da oradaki yuvaya gidiyor.
Yuvayı değiştirebilirsin. Ama okul öyle değil.
◊ Eğitimi için hangi ülkeyi seçeceksin?
- Şu anda bilmiyorum. Bunu düşünmek için daha 2 yılım var. Şubatta
4 yaşında olacak.
◊ Peki gönlünden geçen ne?
- Aslında böyle devam etmesini isterim. İki tarafta olmaya çok
alıştım. Her ikisinde de aynı yoğunlukta yaşamak isterdim.
◊ Politika konuşmak istemiyorsun ama bir şey soracağım. İki
tarafta yaşayan biri olarak Türkiye-Almanya arasında esen soğuk
rüzgarları nasıl yorumluyorsun?
- Geçen gün bir sosyal sorumluluk projesine katıldım. Benim elimde
ne varsa bunu iyilik yaratmak için kullanmaya çalışıyorum. Keşke
elimde bir şey olsa siyasi durumları güzelleştirmek için. Ama yok.
Ülkelerin gerginlik yaşaması tabii ki güzel bir şey değil. Bu her
ülke için geçerli.
◊ Zamanının ne kadarı uçakta geçiyor?
- Son 3 hafta içinde yaptığım yolculukları söyleyeyim sen karar
ver: Berlin-İstanbul-Berlin... Amsterdam-Berlin-İstanbul... Los
Angeles-İstanbul... Berlin-İstanbul... Havaalanından ne zaman gold
kart gelecek bilmiyorum. Uçakta çok zaman geçiriyorum.
◊ Lara’ya nasıl zaman ayırıyorsun?
- Genellikle Lara’yı da götürüyorum. Bazen götüremediğim oluyor
tabii. Geçenlerde 2 saatlik bir toplantı için Paris’e gittim.
Aktarmalı gittiğim için 6 saat sürdü. O yüzden Lara’yı götürmedim
mesela...
GARANTİLİ BİR İŞ İSTESEYDİM BANKADA ÇALIŞIRDIM
◊ “Muhteşem Yüzyıl”dan sonra “Gecenin Kraliçesi”nde
oynadın. Ama istenilen reytingi alamadı dizi...
- Bazı işler çok iyi ama reytingi olmuyor. Bazı işler de iyi
olmuyor ama reytingi yüksek oluyor. O proje bir denemeydi. Geçmişte
tiyatro yaparken bazen bir oyuna 500 kişi gelirdi. Bazen de sadece
5 kişi. Hatta kimse gelmediği için oynayamadığımız zamanlar oldu.
“Muhteşem Yüzyıl”dan önce ben bu duruma alışıktım. Bir oyuncu için
çok normal bir şey bu. Bazen başarılı bir proje olur, bazen
başarısız. Hayat boyu böyle yaşadım.
◊ “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”da oynuyordun, oradan
neden ayrıldın? Ücretini euro istediğin için kriz çıkmış, doğru
mu?
- Hiç öyle bir şey yok. Hikayem bitti. Yoksa ben devam ederdim.
Senaristler öyle yazdı. Benim kararım değildi. Ben diziye başlarken
biliyordum ayrıca böyle olacağını. Misafir bir karakterdi.
◊ Yeni bir diziye başlasan ve başarılı olmazsa, “Eyvah
inişe geçiyorum” korkusu yaşamaz mısın?
- Öyle korkular yaşamam. Çünkü benim garantili bir işim yok.
Garantili bir iş isteseydim bankada çalışırdım ya da başka bir iş
seçerdim. Ama oyunculuk benim tutkum. Bu tutku her şeyden daha
büyük. Televizyon, sinema, tiyatro ve sektör garantili değil. Belki
5 dakika sonra bir yönetmen arayıp filminde oynamamı isteyecek. Ama
1 hafta sonra imza sürecinde belki iptal olacak. Böyle şeyler beni
endişelendirseydi bu işi yapmamam gerekirdi. Ben kendimi bir ürün
olarak görmüyorum.
◊ Reklamında oynadığın herhangi bir firma öyle görüyordur
ama...
- Mesela şampuan reklamı için firmaya uygun geldiğim için bana
teklif getiriyorlar. Birlikte oturuyoruz, ben o şampuanı kullanıyor
muyum, gerçekten seviyor muyum, buna bakıyoruz. Bir keresinde bir
yemek şirketinden teklif gelmişti. İnanılmaz para vereceklerdi. Ama
yapamam dedim. Çünkü ürünlerinin yüzde 90’ının içinde glüten vardı.
“İnsanlar fark etmez” dediler. “Ama ben glütenli yemek yiyemem”
dedim. Etik davranmak gerekiyor.
◊ Bir çocuk maması markasından teklif gelse ve o çocuğuna
yedirmeyeceğin bir ürün olsa, çok para verseler de oynamaz
mısın?
- İlk önce araştırırım. Eğer yediremeyeceğim bir şeyse oynamam.
◊ “Kendimi bir ürün olarak görmüyorum” dedin. Neden? Bir
marka değil misin, marka da bir ürün sonuçta...
- Buna inanmadığımı söylemedim. Sadece kendimi öyle görmüyorum.
Benim bir ürün için gerekli olan kariyer planlamam vs. gibi
şeylerim yok. Bir proje geliyor ve ben hangi hikaye içinde kendimi
sıcak görüyorsam kabul ediyorum. Kariyer açısından bir endişem
yok.
EVLENİP İKİNCİ ÇOCUĞU YAPMAK İSTİYORUM
◊ Peki para kazanmak?
- Para kazanmak istiyorum. Sonuçta benim bir çocuğum ve onun bir
geleceği var. Az önce bana Lara’nın babasını sordun. Oradan bir
kuruş geliyor mu? Yok. Geleceğini de zannetmiyorum bu hayatta.
Ayrıca hiç öyle bir beklentim yok ve istemem. Ailem zengin değil.
Ben düşersem arkamda kimse yok. Benim Lara’ya karşı sorumluluklarım
var. Onun eğitimi ve geleceği çok önemli. Bu da evde oturup
gökyüzüne bakmakla olmuyor. Ben yalnız olsam çok daha az
çalışırım.
◊ O yüzden bundan sonra tükenmeye hakkın yok belki
de...
- O hakkı bir kere kullandım, yeter o kadar. O yüzden ikinci çocuğu
yapmaya karar verdim. Bir kere o hakkımı kullanınca kendimi daha
iyi tanıdım. Nerede hassasım, nelere dikkat etmem lazım, bunları
öğrendim. İlk çocuğum sürprizdi. Allah’tan en büyük hediyeydi.
Evlendikten sonra ikinci çocuk güzel olur diye düşünüyorum.
◊ Halit Ergenç geçenlerde oyuncuların aldığı ücretleri
eleştirenlere sitem etti. Sen bu konuda ne
düşünüyorsun?
- Bence oyuncuya suç atmak doğru değil. Medyada para konusunda
konuşabileceğin farklı insanlar var. Biz psikolojik olarak hep ‘bu
insanlar bunu hak etmiyor’ düşüncesine konsantre oluyoruz. Mesela
bunun yerine doktorlara, öğretmenlere neden daha az para veriyoruz
diye konuşsak ya... Onlara daha çok para vermeliyiz demek
lazım.