◊ Almanya doğumlusun. Kaç sene yaşadın
orada?
- Aslen Ankara-Şereflikoçhisarlıyım. Babam Konya İş Bankası’nda
memurdu. Bir dönem Şereflikoçhisar’da öğretmenlik de yapmış. O
zaman vekil öğretmenlik vardı. 1960’lardan bahsediyorum. 70’lerde
Almanya’ya gitmişler. 1971 yılında ben doğmuşum.
◊ Kaç kardeşsiniz? Senin dışında müzisyen olan var
mı?
- Dört kardeşiz. Üç erkek, bir kız. Benim dışımda müzikle uğraşan
abim ve dayım var. Edebiyatla ilgili olanlar var. Milliyetçi,
muhafazakâr, ülkücü ve dinine bağlı bir aileyiz.
◊ Bir dönem sana solculuk sorulduğunda “Hayatımın hiçbir
döneminde solcu olmadım” diye açıklama yapmıştın. Ben ülkücü
olduğunu bildiğim için şaşırmıştım bu soruya...
- Dayılarımın hepsi ülkücü. Çocukluğumuz onların yanında geçti.
Onların gittiği yoldan gittik. Öyle slogan ülkücüsü de değildik.
Okur, araştırırdık. Öyle bir aileden geliyoruz.
O ŞİİRİ GIRGIR OLSUN DİYE YAZDIM
◊ Türkiye’ye ne zaman döndün?
- 1996’da temelli döndüm. Öncesinde çok gidip geldim.
◊ 25 yıl Almanya’da yaşadıktan sonra döndüğünde uyum sorunu
yaşadın mı?
- İki tarafta da uyum sorunum yoktu. Kendi kültürüme yabancı
yetişmedim. Birçok evde yoktu mesela ama bizim evde kütüphane
vardı. Türkiye’den her yıl 100’e yakın kitap gelirdi. Okunurdu
da.
◊ Şiir yazma merakın çocukluğunda başladı o
zaman...
- 1980’den sonra Almanya’ya giden dayımın üzerimde çok etkisi oldu.
İdeolojik anlamda beni ciddi ciddi besledi.
◊ “Slogan ülkücüsü” olmayan, eli kalem tutan bir ülkücü
olarak, muhalefete o şiiri nasıl yazabildin peki? 7 Haziran
seçimlerinden sonra yazdığın “Koalisyon” şiirinden bahsediyorum.
“Hareketler ofsayt, sözler sansasyon. Bu kafayla kurulamaz
koalisyon...”
- Ben o dönem televizyon programı yapıyordum. Koalisyon görüşmeleri
devam ediyordu. Karşı taraf işi yokuşa sürüyordu. Bir gün oturdum,
haberleri izliyorum. Başladım yazmaya... Aslında biraz gırgır,
şamata yapmak ve olayı mizahi açıdan resmetmek istedim. Yazarken
bir baktım 11 kıta olmuş. O gün programımın bant yayını vardı.
Rejideki çocuklara çekim bittikten sonra “Vaktiniz varsa 5
dakikalık bir şiir okuyacağım, kaydedin” dedim. Orada şiiri
seslendirdim. Sonra rejiye gittik, gülmeye başladık “Koalisyon
üzerine şiir mi yazılır!” diye.
◊ Nasıl ortaya çıktı o görüntüler?
- Biri “Abi bunu sosyal medyaya verelim” dedi, sosyal medyada
paylaştık. Sonra şiir dünya gündemine girdi! İkinci sıradaydı.
Türkiye gündeminde ise birinci oldu, gündemden 8-9 saat düşmedi.
Biz bunu gırgır, şamata için yaptık.
Ciddiye alarak yazdığım bir şiir değil. Olayları resmetmek için
hızlıca yazdım. Ama şiir halk edebiyatı normlarındadır. Vezni,
hecesi, ayağı, uyağı vardır. 11 heceli bir şiirdir. Bir tenkit,
taşlama şiiridir. Kim üzerine alındıysa alındı. Kimseyi hedef
aldığım yoktu.
◊ Almanya’ya dönelim. Almancan iyi mi? Orada ne
okudun?
- Almancam iyi. Almanya’da liseyi bitirdim. Sonrasında iktisat
okudum ama bitirmedim. Ardından Türkiye’de Selçuk Üniversitesi’nde
edebiyat bölümüne devam ettim.
◊ AK Parti’nin seçim şarkılarını yapman, Recep Tayyip
Erdoğan’a şiirler yazman... Bu süreç nasıl başladı?
- 2001 yılında parti kuruldu. O zaman rahmetli Erol Abi (Olçok)
beni aradı. “Biz ‘Haydi Anadolu’yu meydanlarda kullanıyoruz. Tayyip
Bey, sen ve ben bir araya gelelim, sohbet edelim” dedi.
Tayyip Bey’in ofisinde bir araya geldik. Çok fazla konu hakkında
keyifli bir sohbet oldu. Bu 1.5 saatlik sohbetin ardından hep
birlikte hoşnut olduk. Orada “Haydi Anadolu” gündeme geldi. Benim
1999 yılında yaptığım bir besteydi. Sonrasında AK Parti’yi 2002
yılında seçime götüren şarkı oldu.
◊ Sen bunu daha önce CHP’ye vermemiş miydin? Daha önce CHP
kullandı bu şarkıyı...
- Ben şarkıyı bir parti ya da kurum için yapmadım. 1999 yılında
çıktı. CHP’ye vermek gibi bir durum da olmadı. Benden müsaade
alarak kullandılar. Eseri ilk kullanmak isteyen CHP’ydi.
Onlara “Kullanın” dedik. Ondan sonra Erol Abi devreye girdi, AK
Parti de kullanmak istedi. “CHP de kullanıyor” dediler. Ben de “O
zaman sadece siz kullanın” dedim. Böyle bir kargaşa çıktı. Bir
Sezen Aksu şarkısının hem A kulüpte hem de B kulüpte çaldığını
düşünün. Bunda mahsur var mı?
Sadece şöyle bir mahsur var. Bir sanatçı A partisine bir eser
yapsa, bundan telif alsa, sonra gidip B partiye aynı eseri satsa,
bu etik olmaz.
Ben CHP’den de AK Parti’den de tek kuruş para almadım. Sonrasında
Akşam gazetesi “İki partili meclisin mimarı Uğur Işılak” diye bir
başlık attı. O zaman iki parti girmişti. O iki parti de aynı eseri
kullanarak girdi.
◊ 2004 yılında Saadet Partisi’ne de bir şarkı yapmamış
mıydın?
- Yok, özel bir şarkı yapmadım ama onlar da benim eserim olan “Gel
Gel Sana da Yer Var”ı kullandılar. Albümümde ye alan bir şarkıydı.
Bir parti için yaptığım bir şarkı değildi.
ŞARKILARIMI CHP DE KULLANABiLiR HDP DE
◊ Her isteyen partiye veriyor musun
şarkılarını?
- Konu o değil ki... “Biz kullanıyoruz bunu” dediler, “Kullanın”
dedim. İçinde Saadet Partisi’ne uyarlanan bir kelime bile yok.
Refah Partisi de kullandı. BBP de rahmetli Muhsin Başkan’ın
(Yazıcıoğlu) döneminde bütün eserlerimi kullandı. Ne yapsaydım,
dava mı açsaydım? CHP’ye de hiçbir zaman dava açmadım.
◊ CHP bugün bir şarkını kullansa dava açmaz
mısın?
- Hayır. Bir siyasi duruşum olabilir ama ben sanatkârım.
Bir eser ortaya koymuşsanız, o artık halkın malıdır.
◊ Ya HDP kullanmak isterse?
- Onlar da kullanabilir. Bunda rahatsız olacak bir şey yok ki...
Beni Kürtler, Rumlar, ülkücüler, solcular, PKK’lılar dinlemesin
diyebilir misiniz? Bir sanatkâr böyle bir şey der mi? Sanatkârın
bir fikri olur. Ama icra edilmiş, ortaya konmuş bir eser herkesin
malıdır. HDP çıkıp “Bayrağı elden bırakma, duayı dilden bırakma,
aşkı gönülden bırakma” gibi bir şarkımı çalsa “Allah razı olsun,
doğru yolu bulmuşsunuz” derim.
◊ Çoğu şarkını kendin yapmışken “Dombra”yı nereden buldun?
Nasıl çıktı ortaya?
- “Dombra”nın asıl mimarı Erol Olçok’tur. Erol Abi çok ciddi
katkılar sağlamıştır AK Parti’ye. Bir gece beni aradı, “Dombra
nasıl olur?” dedi. “Çok güzel olur” dedim. Müzikal bakımından çok
uç noktada bir eser değil ama bir tılsımı var.
Sizi en az bin yıl önceye götürüyor. Geldiğiniz coğrafyayı
hatırlatıyor. Bir gece yarısı 03.00 gibi sözlerini yazdım. Erol
Abi’ye ilk kıtasını okudum, “Tamamdır” dedi. Sonrasında stüdyo
süreci başladı. Bir kayıt yolladık Erol Abi, “Bu mudur?” dedi. Erol
Abi’nin terminolojisinde “olmamış”ın nazikçe söylemidir bu.
Beğenmediğini anladık. Bir kayıt daha yolladım, “Daha iyi olmuş
sanki” dedi. Bu da aslında “olmamış” demek. 5 kez altyapıyı
yeniledik. Erol Abi’nin hisleri çok güçlüydü. Benim “Tam oldu”
dediğim altyapıya o da “Bu olmuş” dedi. Şu anda dinlediğiniz, Erol
Abi’nin “Bu olmuş” dediği işte.
◊ Tayyip Erdoğan dinledi mi?
- Erol Abi dinlettiğini, Tayyip Bey’in mahcup olduğunu söyledi.
“Çok fazla benden bahsetmiyor mu, böyle bir şey doğru olur mu?”
demiş. Tedirgin olmuş. Erol Abi de “Bu sizi aşan bir mesele.
Aslında siz yoksunuz orada, sizin şahsınızda millet var, rahat
olun” demiş.
Son halini ilk kez Ankara’da, yerel seçim startının verildiği gün
sahnede ben seslendirmiştim. Şarkı bittikten sonra herkes ayağa
kalktı.Bugün halen insanlar “Dombra”yla duygu patlaması
yaşıyor.
“BAŞBAKAN OLACAK KİŞİ” DİYORDUK
◊ Recep Tayyip Erdoğan’la ilk ne zaman
tanıştınız?
- 1994 yılından beri Tayyip Bey’in takipçisiyim, yanındayım. 1994
yılında Hollanda’da Amsterdam Arena’da 20 bin kişilik bir toplantı
yapılmıştı. Refah Partisi döneminde. Tayyip Bey konuşmacı olarak
gelmişti. İlk kez orada tanışmıştık. Ben o zaman yurtdışında
yaşıyordum ve bütün toplantılarına gidiyordum. Tayyip Bey’e sevgim
ve muhabbetim o dönemde başladı. Biz o zamanlar “Bu adam tam
başbakan olacak kişi” diyorduk. O yıllarda televizyona çıktığında,
konuşmalar yaptığında çevremizde söylediğimiz şey buydu.
Muhabbetimiz de oradan başlıyor, bugüne kadar geliyor. 2001 yılında
böyle bir gönül bağıyla birlikte aynı zamanda bir eserle ve fiili
bir emekle de partiye katkı sağlamış olduk.