Öncelikle Suriye iç savaşını sona erdirecek bir barış süreci
için Türkiye ve Rusya'nın inisiyatifi ve İran'ın katılımı ile
düzenlenen Astana görüşmeleri başlamadan önceki fotoğrafı
çekelim.
Halep'in düşmesi ile Suriye'de sahadaki denge neredeyse geri
döndürülemez şekilde rejimin lehine gelişmişti. 5. yılını dolduran
iç savaş sürecinde Esad rejimi hiç olmadığı kadar sahada hâkim
unsur hâline geldi.
Lakin aslında Esad rejiminin hâkimiyet kazanmasından ziyade, sahada
bu kanlı rejimin sponsorlarının etkinlik kazandığını söylemek daha
doğru olacaktır. Özellikle sahada silah ve militan desteği sağlayan
İran, Suriye'deki işgalci konumunu pekiştirirken, Rusya sağladığı
hava desteği ile Halep'te muhaliflerin kaybetmesine neden
olacaktı.
Lakin Halep'in düşmesinden sonra Esad rejiminin iki müttefiki
arasında pek de dillendirilmeyen bir ayrışma oldu.
Türkiye'nin Halep'teki sivilleri tahliye girişimi Rusya'dan destek
bulurken, İran ve Esad rejiminin sabotajları ile karşılaştı.
Bu ayrım aslında, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un geçen gün
yaptığı bir açıklama ile daha da gün yüzüne çıktı. “Rusya müdahale
etmeseydi, Şam 2-3 hafta içinde düşecekti” diyen Lavrov aslında
Astana öncesinde İran ve rejime, buranın asıl patronu benim mesajı
veriyordu.
Es Medya Dijital Grup Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Özhan'ın ifadesi
ile Astana'ya giderken aslında “sahada İran'ın, masada ise
Rusya'nın güçlü” olduğu bir denge söz konusu idi.
Astana görüşmeleri var olan ateşkesin devamı yönünde tüm tarafların
hemfikir olduğu bir deklarasyon ile sona eriyor.
Bu ateşkeste Türkiye'nin bastırması ile Rusya'nın daha önce terör
örgütü olarak lanse etmeye çalıştığı Suriyeli muhalif grupların
dâhil olması önemli bir adımdı. Bu eğilim devam ediyor.