Beni Türkiye'nin geleceği açısından heyecanlandıran bir şey var.
Ne koalisyon pazarlıkları, ne de kısa zamanda unutulacak siyasi itiş kakışlar.
Çok konuşulmasına rağmen tarihi belirlemeyecek bir şey değil, aksine çok az vurgulanmasına rağmen Türkiye'de hemen her alanı dönüştürecek bir trend. Ekonomiden siyaseten, sosyolojiden kültüre.
Bu ülkenin genç kadınları beni çok heyecanlandırıyor.
Ataerkil bir dünyada başını dik tutarak, zorluklarla karşısında küsmeden, savaşan kadınlar. Seminerden seminere koşan, elinden kitap düşmeyen başörtülü zeki genç kadınlar. Dünyanın dört bir tarafına eğitim almak ve çalışmak için giden cesur genç kadınlar. Plazalarda sert bir rekabet içinde, kendi asaleti ve tarzı ile kariyer basamaklarını türlü engellere rağmen çıkan azimli genç kadınlar. Bir yandan bebeğine organik mama bulmak için uğraşırken, diğer yandan evinde Voltaire çeviren özgün genç kadınlar. Türkiye'nin dört köşesine zor kamu görevleri için gitmekten gurur duyan fedakâr genç kadınlar. Siyasetin haşin ve hoyrat dilinden korkmayarak, ülkesi için inandığı değerleri savunmaya girişen yiğit kadınlar. Kendi mahallesinin dar kalıplarına sığmayan, toplumun ataerkil kodlarına başkaldıran kadınlar. Girdikleri alanda fark oluşturan, kendi renklerini dayatan ve farkında olsalar da olmasalar da, kendilerinden sonra gelecek kız kardeşlerine alan açan, yol gösteren kadınlar.
Kimsenin onlara bu yolculuğun kolay olacağını söylememesine rağmen ve aslında görünenden de zor olduğunu yola koyulduktan sonra fark etmelerine rağmen, yılmayan, vazgeçmeyen genç kadınlar...
Özcülük caizse eğer bu konuda, erkeklerden çok daha adil, merhametli, şefkatli, cesur ve müdanasız buluyorum bu genç kadınları. Yani arkadaşlarımı, rol modellerimi, kız kardeşlerimi...