Türkiye'nin 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden kısa süre sonra
başlattığı Fırat Kalkanı Operasyonu, aslında bir uluslararası
mutabakat ile gerçekleşti.
Hatırlatalım:
Operasyon, dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Türkiye'ye
gerçekleştirdiği mahcup gezinin ilk günü başladı. Bu açıkça ABD
yönetimine karşı bir meydan okumaydı. Türkiye'de gerçekleşen
seçilmiş meşru yönetimi hedef alan, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın
hayatına kasteden bu kanlı darbeye karşı ABD'nin kabul edilemez
tutumuna karşı Ankara bir hamle gerçekleştirdi. ABD'nin itiraz
şıkkı yoktu.
Rusya da Türkiye'nin kendi sınır güvenliğini garanti altına almayı
hedefleyen bu operasyona itiraz etmedi. Esad sonrası Suriye'de
Türkiye ve İran'ın rol oynaması gerektiğine inanan Moskova,
Türkiye'nin etki alanını netleştirmesine karşı çıkmadı.
Malum, Türkiye'nin güney komşusu Suriye iç savaşının ortalarından
itibaren Esad rejimi değil. Bu bölgede alan hâkimiyeti mücadelesi
ile sınırları sürekli değişen bir YPG, DEAŞ, ÖSO hattı oluştu.
El-Bab operasyonu bugüne kadar uluslararası bir destek ile DEAŞ'ı
ciddi bir darbe vurdu.
Bu hafta yaşanan bir gelişme ise bir dönüm noktası
oluşturabilir.
Fırat Kalkanı başladığı günden beri ilk defa Türkiye'nin
desteklediği unsurlar DEAŞ dışında bir hedef ile karşı karşıya
geldi.
O hedef Esad askerleriydi.
Rejim güçlerinin el-Bab'ın güneyinde, Tedef kasabasını ele
geçirmesi ile Türkiye ile Esad rejimi 'de facto' olarak tekrar
komşu oldu.