Körfezde yaşanan gerilim, aslında ABD Başkanı Donald Trump'ın
ilk ciddi dış politika sınavı.
Henüz geçtiğimiz ay Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Tani ile
Riyad'da görüşen ve el sıkışan Trump, son Körfez krizinde attığı
Tweet’ler ile Suudi cephesinde yer aldı. Lakin Pentagon'dan gelen
açıklama, ABD Başkanı’nın tonundan farklı oldu. Pentagon, bu krizde
Trump kadar açık bir renk vermezken, ABD askerî üssünün bulunduğu
Katar'a karşı net bir tavır almadı. Diğer yandan ABD'nin Doha
elçisi, krizin derinleştiği ilk anlardan itibaren Katar'a destek
veren ve Katar'ın ABD için teröre karşı önemli bir müttefik
olduğunu belirten Tweet’ler attı. Diğer yandan medyaya konuşan
ABD'li yetkililer krizin başlamasına sebep olan, Katar Emiri’ne
atfedilen ancak Katar'ın yalanladığı ifadelerin aslında Ruslar
tarafından düzenlenen bir komplo olduğunu iddia ediyor. Bu
yetkililere göre, Ruslar Katar resmî ajansının web sitesini
hackleyerek, Emir’in sarf etmediği sözleri medyaya geçti ve krize
sebebiyet veren fitili ateşledi. Fransa gibi Batı ülkeleri
taraflara itidal çağrısından bulunurken, Almanya açıktan Katar'dan
yana saf tuttu. İran, Katar'a yönelik ablukanın kabul edilemez
olduğunu açıkladı ve özellikle gıda konusunda yardıma hazır
olduğunu beyan etti.
Yani anlayacağınız tam bir kakofoni hâli...
Körfez tarihinin en büyük krizlerinden birinde, ABD'nin nerede
durduğunu hâlâ anlayabilmiş değiliz. ABD Başkanı bir telden, ABD
kurumları başka bir telden çalıyor.
Bir önceki ABD Başkanı döneminde Orta Doğu'da çok ciddi insani
krizler yaşandı. Suriye yok oldu, 500.000'den fazla insan öldü,
milyonlarca mülteci evlerinden oldu, dünya tarihinde 2. Dünya
Savaşından sonraki en vahim insani trajedi yaşandı. Irak'taki kan
gölü devam etti, İran ve taşeronlarının yürüttüğü etnik temizlik
göz göre göre gerçekleşti. Yemen'de Suudi ordusunun yürüttüğü
savaşın sonucunda binlerce sivil hayatını kaybetti.
Bu nedenle Trump'ın seçilmesi tüm İslamofobik söylemlerine rağmen,
bölgede özellikle Sünni kamuoyunda bir ümit oluşturdu. Trump'ın
İdlib'de gerçekleşen kimyasal saldırıdan sonra Esad'ı hedef alması
alkışlandı. Riyad gezisi epey gösterişli bir teveccüh ile
karşılandı.
Ancak ABD'nin mevcut politikası veya politikasızlığı, gelenin
gideni aratacağını gösteriyor.