Ceren Kenar Türkiye Gazetesi

Gezi'nin tek kaybedeni muhalefet mi?

2013'te gerçekleşen Gezi protestolarının hayaleti hâlâ Türkiye'nin üzerinde geziyor. Lise öğrencilerinin protestoları ile başlayan ve Firuzağa'da yaşananlar ile devam eden bir süreçte yeni bir Gezi hareketi...

20 Haziran 2016 | 641 okunma

2013'te gerçekleşen Gezi protestolarının hayaleti hâlâ Türkiye'nin üzerinde geziyor.
Lise öğrencilerinin protestoları ile başlayan ve Firuzağa'da yaşananlar ile devam eden bir süreçte yeni bir Gezi hareketi çıkar mı sorusu hem muhalif, hem de hükümete yakın cenahta tartışılıyor.
Siyaseti sokağa taşımanın bugüne kadar muhalefete bir katkısı olmadı. Aksine Gezi ile muhalefet marjinalleşti, siyasetten uzaklaştı. İdeolojik olarak keskinleştikçe kitlelerden uzaklaştı. Gezi ile muhalefetin alan kazandığı tahlilleri boşa çıktı: Gezi ile muhalefet derinleşti ancak genişlemedi.
Buna karşın iktidar partisi Gezi'den sonra gerçekleşen her seçimi kazandı.
Bu fotoğrafa bakarak, Gezi'nin mutlak kaybedeni olarak muhalefeti ve kazananı olarak iktidar partisini göstermek mümkün.
Mümkün ama siyaset nüanslarla da belirleniyor.
Gezi ile başlayan ve daha sonra 17 Aralık ile devam eden süreç meşru bir hükümeti, gayrı-demokratik bir şekilde devirme girişimi olarak algılandı Türkiye halkının çoğunluğu tarafından. Bölge bir ateş çemberiyken, Türkiye'ye karşı uygulanan küresel kuşatma ise hiç sempati oluşturmadı. Gezi hareketinin temsilcileri tarafından tercih edilen öfkeli ve çoğu zaman nefret dolu söylem ciddi bir kırılma meydana getirdi.
AK Parti art arda gelen bu saldırıların şokuyla hayatta kalma güdüsünü diğer kaygılara önceledi. Siyaseten en öncelikli gündem bu savaşı kazanmak oldu.
Bunun bir maliyeti olacaktı.
AK Parti'nin meşruiyet gücü sadece aldığı yüksek oy oranından gelmiyor. Aynı zamanda normalde başka partilere oy veren seçmenin alternatif partisi olabilmekten geliyor. Gezi ile kendi seçmenini konsolide etme çabası, başka partilerin seçmenine ulaşmaktan daha önemli hâle geldi.
Bu durum AK Parti'nin ve entelijansiyasının diyalogdan ziyade monoloğu tercih etmesine sebebiyet verdi. Kendi tabanına seslenmek artık kafi oldu. Entelektüel iddia çoğu zaman bir tarafa bırakıldı. 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Musul sonrası DEAŞ 13 Temmuz 2017 | 1.401 Okunma Kıbrıs sorunu neden çözülmedi? 11 Temmuz 2017 | 360 Okunma G-20'ye dair notlar 10 Temmuz 2017 | 420 Okunma Mülteciler üzerinden bir provokasyon girişimi 06 Temmuz 2017 | 1.540 Okunma Bir tuhaf Körfez politikası 04 Temmuz 2017 | 390 Okunma