Kemalizm seri ve verimli bir hain üretme makinasıydı.
Ve
tüm benzeri ideolojiler gibi, bunu kötülüğünden ve
ahlaksızlığından
yapmıyordu, aksine ahlakına ve iyiliğine fazla güvendiğinden
yapıyordu.
Kendini
bir ulusun kurtuluşu için yegâne yol olarak gören bir ideoloji üstü
bir
inançtı. Bir kaderdi, Türkiye'de doğmuş her bireyin istese de
istemese
de hüküm giydiği yegane kurtuluş reçetesiydi.
Tek çareydi, tek
kimlikti, tek yoldu. Bir seçim değildi, bir görüş de değildi. O
yüzden
ona muhalefet de farklı veya karşı görüş kategorisinde değildi,
ihanetti. Dolayısıyla muhalifleri yoktu, hainler vardı.
Bu hainlerin yegâne günahı yanılıyor olmaları değildi. Satılmış
insanlardı, kötülerdi. Ahlaksızlardı.
Mesele iyi ve kötünün savaşıydı, kavga ahlaklı ve ahlaksız olan
arasındaydı.
İngiliz zabitleri ile flört eden paşa kızlarıydı onlar (bakınız:
Yakup Kadri, Sodom ve Gomore)...
Vay Şerefsiz manşetini hak edenlerdi onlar...
Menfaat dışında bir şey gözetmeyen liboşlardı onlar...
Türkiye
Türklerindir logosu ile çıkan bir gazetede, AK Parti'nin bir
Ermeni
vekilinin, bir diğer Kürt vekili ile aynı olduğu başlığı ile çıkan
bir
mülakatı görünce, Türkiye'de Kemalist zihniyetin bu dogmatik
zihin
yapısından bir adım ileri gitmemek konusunda epey kararlı
olduğunu
gördüm. Epey üzülerek...
Türkiye'de muhalefetin siyasi