Ve o satıh tüm dünya kamuoyudur.
Tüm Türkiye kanlı, barbar, vahşi bir darbe girişimine, aşağılık bir terör saldırısına tek bir ağızdan “bir daha asla” dedi.
AK Partilisi, MHP'lisi, CHP'lisi sokaklara döküldü. Türk'ü Kürt'ü, Alevi'si Sünni'si, Ermeni'si Yahudi'si Rum'u önce Türkiye dedi. Herkes farklı görüşlerini bıraktı, siyaseti değil kendi çocuğunun hayatını önceledi. Ve hain bir saldırı durduruldu.
Ancak mücadele bitmedi.
FETÖ'nün etki alanı sadece Türkiye değil.
Özellikle ABD'de ve Avrupa'da lobileri, think tank'leri, kullanışlı aptalları ile etkin bir örgüt var karşımızda.
Bu örgütle mücadelenin en kritik ayaklarından biri uluslararası kampanyalar olmalı.
Bu darbe girişimi geçen hafta başlamadı.
17 Aralık ile başlayan, önce yolsuzluk soruşturması altında yürütülen, daha sonra envaiçeşit operasyonla bezenen bir “rejim değişikliği” girişimi ile karşı karşıyayız.
Türkiye'yi DAEŞ'e destek veren ülke gibi göstermeye çalışan, Kürtlere etnik temizlik uyguluyor yalanını piyasaya süren aynı örgüt.
Bundan sonra yapılması gereken içeride terör örgütü ile mücadele ederken, bu teröre oksijen sağlayan dış kamuoyunu ihmal etmemek.
Çok kapsamlı bir kamu diplomasisi yürütmek elzem.