AB'nin ve ABD'nin PKK'ya olan tavrı malum. Bir yandan terör listesinde gördükleri PKK'ya, farklı yollar üzerinden askerî, siyasi destek sağladıkları ve bu barbar örgüte meşruiyet sağladıkları son derece açık.
ABD'nin Suriye'de PYD'ye askerî destek sağlaması, PKK'nın Avrupa başkentlerinde gösteri yapabilmesi ve finansman sağlayabilmesi ne müttefiklik hukukuna sığar, ne de herhangi bir güvenlik politikasına. DEAŞ'ı öven tweetleri atanları hapse atan AB ülkeleri, kendi başkentlerinde PKK'nın şov yapmasına izin verebiliyor.
Bu durum Türkiye kamuoyu nazarında net. Türkiye'de son dönemde artan Batı karşıtı dalganın altında yatan en büyük sebeplerden biri Batı'nın PKK'ya yönelik bu ikiyüzlü tutumu.
Bir NATO ülkesinin başkentinde sivilleri katleden, İstanbul'u bombalayan, güneydoğu illerini harabeye çeviren vahşi bir örgüte bu şekilde destek sağlanmasının açıklaması yok. Bu ne insan haklarıyla, ne demokrasiyle, ne de ahlakla açıklanabilecek bir durum değil.
Buraya kadar manzara net.
Lakin şunun not düşülmesi lazım: PKK'ya tek destek Batı'dan gelmiyor!..
Bu hafta Savunma Bakanı Fikri Işık'ın bir açıklaması bu anlamda önemli: “Rusların, biz PYD'yi terör örgütü olarak görmüyoruz diye yaklaşımları var. Rusya, PKK'yı da resmen terör örgütü olarak tanımlamıyorlar. Ancak biz PYD'nin bölge için ne kadar tehlikeli olduğunu, hem Rus mevkidaşlarımıza hem Amerikalı mevkidaşlarımıza anlatmaya devam ediyoruz. PYD ile eğer iş yapılırsa bölgenin belki DEAŞ'tan temizleneceğini; ama DEAŞ sonrasında daha büyük bir kaosun içerisine girme riskiyle karşı karşıya olduklarını anlatıyoruz...”
Keza, İran'ın PKK ile teşrik-i mesaisi malum. Bu ilişki bizzat PKK komutanları tarafından bile deklare edilmişti. Murat Karayılan, İran'ın barış süreci döneminde Kandil'e silah bırakmaması yönünde telkinde bulunduğunu açıklamıştı.