Referandum sonuçlarının ortaya çıkması ile Türkiye ve AK Parti yeni bir döneme girmiş durumda. Türkiye istikrar, etkin liderlik ve düzenden yana oy kullanırken, AK Parti seçmeni büyük oranda desteğini sürdürdü. Ancak büyükşehirlerde kaybedilen oylar, bu desteğin, ihtiyatlı bir destek olduğunu gösteriyor. Bu referandum ancak ve ancak 2019 yılı başkanlık seçimlerinde tamamlanacak bir süreç.
AK Parti, Türkiye'nin son 15 yılına damgasını vuran bir parti olmasını; sürekli öğrenen, akıllı stratejiler ve ittifaklarla farklı grupları bir arada tutmasına borçlu. Her seçim bu anlamda AK Parti'nin önüne alınacak dersler listesi ve elbette fırsatlar sunuyor.
Seçim kampanyaları doğası gereği sert tartışmaların ve hararetli söylemlerin hâkim olduğu dönemlerdir. Siyasetçilerin birbirlerine karşı sert ifadeler kullanması tabiidir. Ancak kampanyanın sona ermesi ile, AK Parti'nin önündeki ilk fırsat normalleşme ihtimali. Referandum sonrası hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem de Başbakan Binali Yıldırım, bu seçimin kaybedeninin olmadığını vurgulayarak, birlik çağrısı yaptı. Bu çağrının ilk muhatabı, iktidara yakın bazı kanaat önderleri olmalı. Hain avına çıkmak dışında bir mahareti olmayan, gerçek dostlarını bile düşman ilan eden, zehirli bir dille sadece ve sadece antipati oluşturan bir zümre, AK Parti'nin kucaklayıcı bir siyaset geliştirmesi önündeki en büyük engel.