Irak'ın yeni işgalcisi İran'ın etkisini sahada hissetmemek
mümkün değil.
ABD'nin Irak müdahalesi ile başlayan İran'ın Irak'ta etki sahasını
arttırma projesi, Obama döneminde zirveye ulaştı. Obama yönetimi
ülkeyi "anahtar teslimi" İran'a bıraktı.
Maliki'nin mezhepçi politikaları sonucunda ülkede güçlenen DEAŞ ile
mücadelenin de ironik bir şekilde kazananı Şii mezhepçilik oldu.
DEAŞ ile savaşma rolü İran tarafından eğitilen ve desteklenen
militanlara bırakılırken, savaşın ganimetini yemek de onlara
düştü.
Musul merkezde hâlâ DEAŞ'a karşı operasyonlar devam etse de,
Erbil'den Musul'a uzanan 85 km'lik hat DEAŞ'tan temizlenmiş
durumda. Musul'a doğru ilerlerken onlarca güvenlik noktasında
durduruluyoruz. Bu güvenlik noktalarında yerli Sünni nüfusu çileden
çıkarmak istermişçesine Haşdi Sabi bayrakları ve Hamaney posterleri
dalgalanıyor.
Haşdi Şabi, bu toprakların yeni hâkimi. DEAŞ'ın Haziran 2014'te
ordunun hiçbir direniş göstermeden silah ve mühimmatını bırakıp
kaçması üzerine Musul'u ele geçirmesinin ardından Şii dinî otorite
Ali Sistani'nin "cihat" çağrısı üzerine kurulan Haşdi Şabi, düzenli
bir birlik değil. İçinde birçok grubun bulunduğu bir çete şemsiyesi
demek daha doğru olur.
Radikal bir Şii mezhepçi ideolojiyi paylaşan bu çetelerin,
sivillere yönelik insan hakları ihlalleri birçok insan hakları
örgütü tarafından belgelendi. Irak'ta toplam Şii militan sayısı
kesin olarak bilinmemekle beraber, 100.000 civarında olduğu tahmin
ediliyor. Felluce ve Tikrit'te bu militanların binlerce Sünni'ye
işkence yaptığının ve katliamların yaşandığının belgelenmesi
üzerine, 2016 yılında İnsan Hakları İzleme Örgütü bu militanların
Musul operasyonunda yer almaması üzerine çağrıda bulunmuştu.