"Bu arada dört ayaklı minarenin arka sokağında bulunan hendekten
de uzun namlulu silahla ateş açıldı. Tahir Elçi'nin kafasının
arkasından vurulduğunu gördüm. Yere düştü, yere düşerken elini
beline götürdü kendi silahını çıkarmak için. Silahını çıkardı ama
yere düştü, kullanamadı... Kafasını kaldırıp ateş açılan yere doğru
bakmaya çalıştı, baktı ve sonra kafası yere düştü. Yüzü gözü kan
içindeydi."(*)
Al Jazeera'ya konuşan ve Tahir Elçi katledildiğinde yanında olan
bir görgü tanığının ifadesi bunlar.
Tahir Elçi, Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur'un ölümüne sebep olan
hadiseyi aydınlatmayı hedefleyen soruşturma engellemelere rağmen
devam ediyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz “İki
kez bölgede keşif yapılmak istendi ama yaşanan saldırı nedeniyle
yapılamadı. Güvenlik sağlandıktan sonra bölgede detaylı bir keşif
çalışması yapmak istiyoruz" şeklinde medyaya konuşmuş(**).
Kurşunların adresini tespit edecek balistik inceleme devam ediyor.
Polislerin silahlarının da soruşturma kapsamında incelemeye
gönderildiğini yetkililer belirtiyor.
Görgü tanığının ifadesine göre Elçi kendisine ateş açılan yere
doğru bakmaya çalışmış ve o yer bir “hendekmiş.” Ya patlayıcı madde
yerleştirmek için, bazıları da yolları kesmek için yerleri kazarak
oluşturulan ve Türkiye'de PKK vesayeti altında yaşamayan şehirlerin
varlığını anlamlandıramadığı ve hayal bile etmekte zorlandığı o
hendeklerden Elçi ölümünden birkaç gün önce bahsetmişti
aslında.