Vizyoner, efsanevi, liberal, demokrat?
Türkiye'nin önünü açan, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi gelişiminin mimarı, yeni Türkiye'nin kurucularından?
Yoksa...
Takunyalı, Çankaya'nın şişmanı, mürteci? Köktendinci, neo-Osmanlıcı, Enverist hayaller peşinde koşan bir diktatör? Yasakçı bir hırsız?
Özal hayattayken eğer ilk grup içindeyseniz, Türkiye'de ciddi mahalle baskısına uğrayan bir azınlığın parçasıydınız.
O dönemin sol entelijansiyasını yakından bilen, Türkiye'nin nadir liberallerinden Gülay Göktürk şöyle tarif ediyor o günleri: “[Özal'a bakış] şu an Erdoğan'a bakışı düşün onun bir iki gömlek hafifiydi. Bir elin parmağını geçmeyecek insan Özal'ın yaptıklarını takdir eder, onun dışındaki çoğunluk şahsından ve politikalarından nefret ederdi.”
Tarihçi akademisyen Doğan Gürpınar: “Özal'ın şahsında sembolize edilen bir ideolojik temerküze yönelik nefretoloji”nin günümüz ulusalcılığının zihin dünyasının erken örnekleri olarak değerlendirebileceği kanaatinde."[i]
Peki neydi Özal'dan bu kadar nefret ettiren şey?
Özal'ın iddiasız iddiasıydı nefret objesi olan. Kendi sınıfından utanmayan bir adamın, Türkiye'yi sınıf atlatma misyonunu benimsemesiydi. Dindar bir siyasetçinin, tabuları yıkma, sistemin çarklarını değiştirmeye soyunma cesaretiydi rahatsız edici olan şey.