ABD başkanlık seçim sonuçlarının mutlulukla karşılandığı
ülkelerden biri Türkiye oldu.
Sadece AK Parti destekçileri değil, AK Parti muhalifleri arasında
bile Donald Trump'ın seçilmesi memnuniyet uyandırdı.
Aslında tespiti daha net yapmak lazım: Kutlanan, Trump'ın
seçilmesinden ziyade, Obama hükümetinin ve onun devamı olarak
görülen Hillary Clinton ekibinin hezimeti.
Nasıl oldu da buraya geldik? Obama'nın seçimini “kara oğlanın
zaferi” olarak kutlayan Türkiye kamuoyu, neden gidişini aynı şevkle
kutlar hâle geldi?
Bu sorunun cevabı Obama yönetiminin Türkiye'ye dair değişen
tavrında saklı.
2012 yılında Obama, Erdoğan'ı dönemin İngiltere başbakanı David
Cameron, Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Hindistan Başbakanı
Manmohan Singh ve Güney Kore Başkanı Lee Myung-bak ile en yakın
gördüğü 5 dünya liderinden biri olarak göstermişti.
Ancak 2012 kritik bir yıldı ve 2013'te her şey değişecekti.
Gezi olaylarından birkaç ay önce, İstanbul'da Obama yönetimine
oldukça yakın bir düşünce kuruluşunun üst düzey bir ismiyle
görüşmüştüm. Bu görüşme 2013 yılında Erdoğan'ın Washington'a
yaptığı geziden birkaç hafta önceydi. Erdoğan'ın Washington gezisi
Obama ile yağmur altında, Beyaz Saray'daki gül bahçesinde verilen
fotoğraflarla anılsa da, arka plan bambaşkaydı.
“Erdoğan güzel bir uğurlama partisi alacak” demişti bana bu Obama
yönetimine yakın şahıs. AK Parti hükümeti konusunda epey sert
eleştiriler getiren bu yetkili, epey küstah bir şekilde Erdoğan'ın
“gidici” olduğunu ima ediyordu.
Peki ne oldu da birden ABD yönetimi Türkiye'de seçilmiş iktidara
böylesi mesafe aldı.
Bunun cevabı ABD-İran anlaşmasında saklı.
Türkiye önce Irak'ta, daha sonra Suriye'de, ABD'nin İran'ın agresif
yayılmacılığına verdiği cömert desteği protesto etti. Irak'ta
Maliki'nin mezhepçi politikalarına ve Suriye'de Esad'ın zulmüne
sessiz kalmayacağını beyan etti. Bunu Mısır darbesi izledi.
Obama yönetimi için İran anlaşmasına ses çıkarmayacak bir yönetim
gerekiyordu Türkiye'de. Bunun yolu da mevcut seçilmiş iradeyi
zayıflatmaktan geçiyordu.
Hikâyenin devamını biliyoruz: Gezi olayları, 17 Aralık süreci ve en
sonunda 15 Temmuz darbesi...
Bugünlerde hep "yeni bir dünya düzeni kurulur ve Türkiye orada
yerini alır" dedik. Türkiye bu baskılara boyun eğmedi. Bu bölgenin
yolcusu değil, hancısı olduğu bilinciyle hareket etti.