“Ve sayın başkan, size bunu söylemezsem olmaz. Geçtiğimiz sonbaharda Yugoslavya'ya gittim. O günden beri gördüklerim yüzünden uyuyamıyorum. Bir şey yapmamız lazım. Bu ülkedeki kan banyosunu bitirmek için bir şey yapmamız lazım. İnsanlar savaşıyor ve çocuklar ölüyor. Neden? Bir şey, herhangi bir şey yapılmalı.”
1993 senesinin Nisan ayında, Washington'da Soykırım Anma
Müzesinin açılış konuşmasını yapan, Elie Wiesel, öfkeyle hem de
arkasında oturan ABD Başkanı Bill Clinton'a dönerek bu sözleri
söyleyecekti.
Geçtiğimiz hafta ebediyete intikal eden Wiesel soykırımın ne demek
olduğunu en iyi bilenlerdendi.
Romanya'da 1928 senesinde doğmuştu. 15 yaşındayken Nazi orduları
yaşadığı yeri işgal etti. Toplama kampında bitecek bir felaket
başlamıştı.
Önce Auschwitz'e gönderildi Wiesel ailesi. Burada annesi ve kız
kardeşleri öldürülecekti. Daha sonra babası ile Buchenwald'a
gönderildi. Burada yaşadığı korkunç acılara rağmen hayatta
kalmasını sağlayan tek bir motivasyon vardı. “Ben ölürsem, babam da
ölürdü” diyecekti yıllar sonra verdiği bir mülakatta. Fakat babası
dayanamadı. Kampın Amerikan askerleri tarafından kurtarılmasından
birkaç hafta önce, babası da hayata gözlerini yumdu.
Sol kolunda, toplama kampında vurulan mahkumiyet dövmesini hayatı
boyunca taşıyacaktı. Ve o hayatı dünyanın dört bir yanında
gerçekleşen etnik temizliklere ve soykırımlara farkındalık
oluşturmak için adayacaktı. Uzun yıllar süren yazı hayatı, Nobel
Barış Ödülü ile taçlanacaktı.
Yahudi soykırımının kurbanlarını anmanın en iyi yolunun,
gelecekteki trajedileri önlemek ve hayat kurtarmak için çaba
göstermek olduğuna inanıyordu. En nefret ettiği duygu
umursamazlıktı. Dünya Yahudi Soykırımı gerçekleşirken sessiz
kalmıştı, bu tekrarlanmamalıydı.
Bu yüzden Bosna'ya gidecek, yaşadıkları karşısında gördüklerine
inanamayacak ve ABD başkanına bir şey yapması için
yalvaracaktı.
1993'te yaptığı çağrı, 1995 yılında gerçekleşti ve NATO yıllardır
devam eden katliamlar, tecavüzler, işkenceler, insanlık suçları
karşısında Bosna'ya müdahale etti.
Ama bu arada olan da oldu. Srebrenitsa, tarihin utanç sayfalarına
geçti.
Bosna'da yaşananlar sonrasında Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi
kurulması onun fikriydi: