12 senedir iktidar olan bir partinin yeni bir söylemle seçimlere girmesi zordur. Yeniyi tanımlamak, ister istemez eskiyi de tanımlamayı gerektirir. AK Parti'nin ilk iktidar yılları, eski Türkiye'nin hâlâ hayatta olduğu ve kolayca tanımlanabildiği dönemlerdi. Askeri vesayetin çökmesi ile birlikte, eski Türkiye'nin en önemli gücü oyun dışı kaldı ve AK Parti'ye yönelik “hükümet ama iktidar değil” algısı değişmeye başladı.
Bugün AK Parti zihniyetinin mutlak iktidarından veya hegemonyasından bahsetmek mümkün değil. 17 Aralık süreci ile bürokraside iktidarın zannedildiği kadar derin bir etkisinin olmadığı, hatta ve hatta çok kritik kurumların iktidarı devirmek isteyen yapıların elinde olduğu ortaya çıktı. Ekonomik alanda dengelerin değişmediğini görmek mümkün. Entelijansıyada, kültür dünyasında egemen olan zihniyet AK Partiye son derece mesafeli ve hatta düşman gören bir yaklaşım.
Tüm bunlara rağmen, AK Partinin bu süreçte, her seçimde artan oyları ve halk desteği ile gücünü konsolide ettiğini söylemek de mümkün. Bununla beraber, artık AK Parti ile büyüyen nesiller Türkiye'de gençliği oluşturuyor. Askeri vesayet kavramının pek de bir şey ifade etmediği, 1990'ları eski bir mazi olarak gören bir kuşak var.