İslâhiye'de üç gün önce 13 yaşındaki A.C.'nin doğum gününü kutlayan ailesi, üç gün sonra enkaz altında çocuklarını kurtarmaya çalışıyordu. Aile şanslıydı. Zira A.C.'ye ulaşılabildi. Ama binlerce çocuğumuz ve insanımız enkaz altında kaldı. Depremin yarattığı olumsuz sonuçları henüz tam anlamı ile konuşacak durumda bile değiliz. Çünkü toplumsal, sosyolojik, toplumsal psikolojik, mali ve siyasi sonuçlarının zamanla göreceğiz, tartışacağız. Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep illerimizin valileri, AFAD müdürleri ve siyasi parti ayırt etmeksizin tüm belediye başkanları krizi yönetmekte aciz kaldılar. Maalesef organize olamadık. Türk tarihinin savaşlar, afetler tarihindeki en büyük kaybını yaşadık. Organize olamadık... Halkımız büyük bir kargaşa ile kentlerin dışına çıkmaya çalışırken yollar tıkandı. Trafik tıkandı. Belediyelerin hizmet binaları ve daha da kötüsü itfaiye binaları çöktü, iletişim çöktü, GSM operatörlerimiz çöktü.
Yetmedi Havalimanı pistleri çöktü! Yolları kar kapattı…
Asrın felaketine teslim olduk. Ülkemin dört bir yanından dayanışma yürekliliğini gösteren iş adamları, Sivil Toplum Kuruluşları (STK), bazı hayırsever yurttaşımızın destekleri bölgeye ilk yardımlar geldi. Bir kargaşa içinde de olsa yardımlar geldi. Sıfırıncı dakikadan itibaren olay yerinde organize olması gereken kurumlarımız ise Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep illerindeki idarecilerin yetersizliği nedeniyle çöktü.
Çocukluğumuzdan bu yana müteahhitler Türk filmlerinin bazı kötü
karakterlerinden oldular. Mahalleli gençlerin yeşil sahasına çöken
ve inşaat yapan, kızını fakir ama mahalleli namuslu gence vermeyen,
inşaatlarında demirden ve çimentodan çalan müteahhitler…
Müteahhitlerimiz sadece kendi reklam filmlerinde saygın adam
olabildi. Her ne kadar istisnaları olsa da acı gerçekler bu şekilde
maalesef.
7.7 ve 7.6 şiddetindeki art arda yaşanan iki depremden sonra daha cenazeler enkaz altından çıkmadan bir milyon kez tartıştığımız ama çözümü olmayan inşaat stoklarımızın yapı kalitesi ve müteahhitler gündemimize oturdu. Demiri, çimentoyu, kesilen kolonları konuşurken yargımız işin başına geçti ve ilk aşamada ekranlarda yer alan yıkılmış binaların müteahhitlerini toplamaya başladı.
Binlerce bina çöktü, 50 bini aşacağını şimdiden tahmin ettiğimiz insanımız öldü. Sonuçta bir tufandan çıkmışçasına tuzla buza dönen inşaatlardan göz altına alınan, sorgulanan ve tutuklanan müteahhit sayısı giderek artıyor.
Ancak bu konuda bir şikayetim var. Bir atasözü vardır: “Öğrenmişsin Keşan’da halı dokunduğunu, ancak enine mi boyuna mı bunu öğrenememişsin.”