Türkiye, bir buçuk yıl içinde dördüncü kez sandığa gidiyor.
7 Haziran seçimlerinden bu yana 200’e yakın asker ve polisin şehit
edildiği, 500’den fazla vatandaşın katledildiği, terör başta olmak
üzere birçok problemle boğuştuğu hengâmede yine zoraki seçime
gidiliyor.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve iktidar partisi sözcüleri her fırsatta “1 Kasım’da millet irâdesinin tecelli edeceğini” bildiriyorlar. Oysa 7 Haziran’da da millet irâdesi tecelli etmişti.
Peki, koalisyonu kurdurmayarak aylarca ülke önce “müstafi hükûmet”e, sonra “seçim hükûmeti”ne mahkûm edilip sandıktan çıkan millet irâdesi neden hiçe sayıldı?
Tesbit şu ki, siyasî iktidar, yasamanın iktidar kontrolünden çıkmasından korkuyor.
Bundandır ki, yargıyı hükûmetin emrine sokan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu Adâlet Bakanı’na bağlayan oldu bittilerin hukuka göre düzeltilmesinden kaygı duyuyor. On altı kanalda iktidar temsilcilerini saatlerce verip muhalefeti dışlayan TRT ve devletin haber ajansı AA’nın eşit ve âdil yayın çizgisine çekilmesinden çekiniyor…
“KARARTMA STRATEJİSİ”YLE…