Yargının vesâyet altına alınmasıyla muhalefetin sürdürdüğü “adâlet yürüyüşü” demokratik tepkisi, çâresiz kitlelerin haksızlıklara karşı hukuk taleplerini seslendirmesiyle aslında toplumun supabı.
Bu açıdan mağduriyetlere uğramış kitlelerin öfkesini alan ve demokrasiyi güçlendiren adâlet arayışını “teröristlik”le ithamla itibarsızlaştırmayı değil, teşvik etmeliydiler.
Siyasî iktidarın, “adâlet yürünerek aranmaz” reddi yerine, öncelikle başta adâlet olmak üzere ülke sorunlarına Meclis’te muhalefetle ortaklaşa çözüm araması, sayısal çoğunluğa dayanarak Meclis’i bloke etmemesi ve yargıyı siyasî vesâyete almaması gerekir.
Zira Anayasanın 7. maddesindeki “Yasama yetkisi Türk milleti adına TBMM’nindir ve bu yetki devredilemez” esâsıyla ve 121. maddesiyle Meclis’in ilân ettiği olağanüstü hâl (OHAL) döneminde Bakanlar Kurulu’na geçici olarak verdiği “kanun hükmünde kararnâme (KHK) çıkarabilme” izni ve yetkisinin meşrûiyeti “Meclis’in onayı” şartına bağlanır.
OHAL KHK’larının “OHAL’in gerekli kıldığı konularla sınırlı olması” ve Resmî Gazete’de yayımlandığı gün Meclis’e sunulup yasallaşması için mutlaka “Meclis’in onayı”nı esas alır.