Son Bediüzzaman mevlidinin “yasaklanması”nda gösterilen “gerekçeler”, 28 Şubat “postmodern darbe” sürecinin en baskıcı yıllarınında dahi fasılasız okutulan on mevlidden sonra “izin” verilmeyen 2002’deki mevlidindeki “bahaneler”e benziyor.
İlginçtir; o zaman da Valilikten önce “herhangi bin engelin olmadığı” bildirilmiş, ancak haftalarca süren bekleyişin ardından “provokasyon duyumu”yla “izin” verilmemişti; şimdiki, “bir takım toplumsal duyarlıklarla tepki ve provokasyon ihtimali”nin ileri sürülmesinde olduğu gibi.
Ankara’da gazetemizin Yönetim Kurulu üyesi Ali Vapurlu ile neden “izin” verilmediğini tahkik için ziyaret ettiğimiz seçim döneminin geçici İçişleri Bakanı’na on yıldır Bediüzzaman mevlidlerinin yapıldığını, hiçbir provokasyonun, en ufak bir hadisenin çıkmadığını, hatta her defasında Emniyet yetkililerinden şifâhi olarak “mevlidin emniyet ve asâyiş içinde ‘sıfır vukuat’la geçtiği” için “teşekkür” edildiğini belirttiğimizde, Bakan da merak etmiş ve “Bizden, Valilik ve Emniyetten bir engel çıkmış değil, hele bir Diyanet’i arayım” diye Dini Hizmetlerden sorumlu Diyanet İşleri Başkan Yardımcının bağlanmasını ve mikrofonu açarak bizim sessiz kalmamızı istemişti.