Kur’ânî temel düstur
“Cihad”ın “maddî cihad” olarak telakki edilmesi, Peygamberimizin, bin müşrike karşı üç yüz Sahabeyle kazanılan İslam’ın en büyük harbi Bedir gazâsı dönüşü, ”cihad-ı asgardan (en küçük cihaddan) cihad-ı ekbere (en büyük cihada) dönüyoruz” buyruğundaki hakikatten sarf-ı nazardır.
Halbuki İslâm’da asıl olan barıştır. Kur’ân’ın 600 sahifesinin savaşlarla ilgili olanı bir- iki sahifeyi geçmez, her vesileyle “sulhta hayır olduğu” tavsiye edilir. Siyer kitaplarına göre, Resulullah’ın yirmi üç yıllık nübüvvet döneminde savunma taktikli maddî mücadelelerle geçen süre, toplam bir buçuk yıldır. Gerisi hep mânevî mücahededir. Bütün savaşlarda öldürülenlerin ve şehitlerin sayısı 450 civarındadır.
Asıl olan, İslâmî şuurun yeniden ihyasıyla şiddetin reddedilip, âyetin mânâsıyla İslâm dünyasının diyalog, uzlaşma, anlaşma, birlikte yaşama gibi fikren ittihadına kapı açmaktır. Daima “müsbet hareket” Kur’ânî metoduyla hakkı, hukuku, adâleti, ilmî ve fikrî mücahedeyi esas tutmaktır.
“Mânevî cihad”, evvelemirde imanın tahkimiyle, ahlâk ve terbiye mânevî hizmetleriyle, “tenvir (aydınlatma) ve irşad”la, ilim ve eğitimle insanların aydınlanmasıdır. Demokratikleşmenin temini, temel hak ve hürriyetlerin hayata geçirilmesi, maddî ve mânevî kalkınmanın sağlanmasıyla ihtilâfların izâle edilmesi, dayanışma ve ittifakla bütünleşmenin inşasıdır…