“Darbe davaları”nın peşpeşe tasfiyesi sürecinde, bu davaları
takip eden ve ayrıca 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını
yürüten savcılarla hâkimlerin ellerindeki dosyaların alınıp kıyım
ve sürgüne uğratılmaları, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını bir
defa daha gündeme getirdi.
Genelkurmay Askerî Savcılığı “Ergenekon” benzeri yapıları “illegal
yapılanma” iddiasıyla beş yıl boyunca “şüpheli” kapsamında
soruşturduğu 1426 subaya “tâkipsizlik” verirken, yeni Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu’nun, hâkimler ve savcıları kararlarından
dolayı tutuklatıp meslekten ihrâç etmesi,“darbe davaları”ndaki
keskin U dönüşüyle yargının bağımsızlığının hedeflendiğini ele
veriyor.
Oysa “mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığı”nı esas alan Anayasa’nın 138. maddesi ile devamı maddeler, hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduğunu vaz eder. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre verdikleri hükümde hiçbir organ, makam, merci ve kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremeyeceğini, genelge gönderemeyeceğini; tavsiye ve telkinde bulunamayacağını öngörür.
“Hâkimlerin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifâ edecekleri”ni güvence altına alır; yasama, yürütme ve idârenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olup, hiçbir suretle bunları değiştiremeyeceğini ve gereğinin yerine getirilmesini geciktiremeyeceğini bildirir.