Görünen o ki sözkonusu belediye başkanları kendi istekleriyle istifa etmiyorlar.
Ancak istifa edenlerin “metal yorgunluklarının olmadığı”nı, dahası “başarılı olduklarını” söyleyip “adam yerine konulmamak” türü müphem ve örtülü yakınmalarla geçiştirmeleri çeşitli istifhamlara yol açıyor.
Muhalefete mensup, özellikle HDP’li belediye başkanlarının “belediye kaynakları yasadışı kullandıkları” gerekçesiyle görevden alınıp yerine kayyum atanırken, AKP’li belediyelere aynı işlemin yapılmayıp istifalarının istenmesi garabeti sergileniyor.
Önseçimin olmadığı, siyasî partilerin yerel yönetimlerinin çoğunlukla genel merkez sultası ve genel başkanlar tarafından belirlendiği siyasî ortamda, nihâyette tıpkı milletvekilleri gibi halkın oyuyla seçilen belediye başkanlarının bireysel haklarıyla oluşan “kamu hukuku” göz göre göre çiğneniyor.
Gerçek şu ki, parti yönetimleri il ve ilçe başkanlarını görevden aldığı gibi bir belediye başkanını partiden ihraç edebilir; ya da bir başkan kendi irâdesiyle partisinden ayrılabilir, bir başka partiye gidebilir veya bağımsız kalabilir.