Seçim sonrası Başbakan’ın “tüm Türkiye’nin kucaklanacağı yeni bir milât” ilânıyla verdiği “Mevlâna mesajları”nın aksine iktidarın yanında olmayan medya operasyonlarına yenileri ekleniyor.
Başta 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları olmak üzere, “Ergenekon” ve “Balyoz” gibi darbe dâvâları soruşturmasını yapan Emniyet mensuplarına, dosyalarına bakan savcı ve hâkimlere ihraç ve tutuklamalardan sonra yurtdışı yasağı getiriliyor.
Seçim öncesi özel okullara yüzlerce polisle baskınların, bankalara, kayyum atanmasıyla şirketlere el konulurken, en son Başsavcılığın tâlimatıyla tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi Anadolu sermayesini temsil eden iş dünyası kuruluşlarına baskınlar düzenleniyor.
Bunun gibi, AKP iktidarının seçim öncesi Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın ikrarıyla “buzdolabına konularak” askıya alınan “vaadler”in başında gelen “çözüm süreci”nde de çarpık durum ortaya çıkıyor.
Bir yandan “çözüm süreci”nin “buzdolabı’ndan çıkarılacağı” belirtilirken, diğer yandan “sürec”in yine Meclis’ten kaçırılarak terör örgütüyle müzâkere edileceği garabetinin sinyalleri çakılıyor…