Saray’ın tâlimatıyla açılan sosyal medya bloglarında son “saray darbesi”nin ardından deşifre edilenler, “çekilme krizi”nin perde arkasını açığa çıkarıyor.
İlk krizin, Başbakan’ın “yolsuzluklarla mücadele” için ilân ettiği “siyasi etik kanunu ve siyasetin finansmanında şeffaflığı” öngören “kamuda şeffaflık paketi”nde çıktığı görülüyor.
Bilindiği gibi, siyasilerin mal bildiriminde bulunmasının yanı sıra bakanlıklarla belediyelerin imar kararlarında bazı düzenlemeleri içeren “tasarı” ve “eylem plânı”na karşı Cumhurbaşkanı’nın “Mal bildirimini il ve ilçe başkanları düzeyine indirirseniz, bu görevi üstlenecek kimseyi bulamazsınız!” çıkışıyla paket “rafa kaldırılıp” peşinen kadük hale getirilmişti. Bundandır ki, Davutoğlu’nu hedef alan “Pelikan dosyası”nda “ilk iş olarak -Cumhurbaşkanı’ndan habersiz- ‘şeffaflık yasası”nı çıkartmayı kamuoyuna açıklamasının, Hoca’nın Reis’in ekonomi yönetimini ekarte etmek için olduğu” iddiasında bulunuluyor. Reis’in fırçası” üzerine “Hoca ve muhteris danışmanları tırstılar” diye kabih göndermede bulunuluyor…
“HIRSIZLIK İDDİASI” VE “PARALEL” SUÇLAMASI
Daha da ilginci, Başbakan’ın 17-25 Aralık dosyalarında dört bakanı Yüce Divan’a gönderme oylaması sırasında Meclis grubunun başında durup bu kritik meselede liderlik etmediği, bir konuşma bahanesiyle İngiltere’ye, ardından Davos’a, oradan da New York’a sermaye gruplarıyla buluşmak için gittiği ve “Erdoğan’ı savunmadığı” belirtiliyor.
Hatta bu konuda “Reis, Hocaya zılgıtı çeker, Yüce Divan oylaması ertelenir; aksi halde bugün belki de darbe yaşamış bir ülke olacaktık!” garip yorumlarıyla, soruşturmalara ismi karışan bakanlar üzerinden Davutoğlu “paralellerin Reis’i Yüce Divan’a çıkartma komplosu”na ortak ediliyor.
Yine “Reis’e hırsızlık iftirası kampanyası”na ve yolsuzluk iddialarına karşı çıkmadığı; koalisyon uğruna “Bilâl’i fedâya kalkışıp Reis’ten çocuğunu kurban vermesini istediği”; hatta “iddiaları değil, ‘asıl sorun olan’ Reis’i çürütmeye kalkıştığı ve bunun Reisi çok öfkelendirdiği” kaydediliyor.