Başbakan Davutoğlu’nun “çekilmeye zorlanması”nın sebepleri
arasında “çözüm süreci”ndeki çöküşün de gösterildiği medya ve
sosyal medya ifşaatlarında açığa çıkıyor.
Öncelikle, 28 Şubat 2015’te Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde
Dolmabahçe Sarayı’nda “süreç”ten sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın
Akdoğan, Efkan Ala ve iktidar partisi grup başkanvekili Mahir
Ünal’ın HDP’lilerle bir araya gelip 10 maddelik “çözüm mutâbakatı”,
“Reis’in 10 seneden fazladır ince ince işlediği çözüm sürecinin
kaymağını yemek istemek” olarak kınanıyor.
“Pelikan dosyası”nda, “O kadar ki Apo’yla akillerin buluşturulmasına bile karar vermişlerdir. Bizimkiler de ‘tamam’ demiştir. Devlet bu kadar aciz hale düşürülmüş, HDP’liler bu denli şımartılmıştır” eleştirileriyle “Bugün yaşadığımız terör belâsının ardındaki en büyük sebeplerden biri bu sergilenen acziyettir” diye Davutoğlu ve hükûmeti suçlanıyor.
Cumhurbaşkanı’nın bunun “Apo’nun elini güçlendireceği” uyarısıyla “PKK’nın azgınlıklarına rağmen İzleme Komitesi kurulması kararının kendisiyle istişare edilmeden alındığı için “Dolmabahçe mutâbakatı”na karşı çıktığı belirtiliyor…
“ÇÖZÜM SÜRECİ” BAHANESİ…
Oysa “terör örgütünün baharda silâh bırakmaya dâvet edileceği”nin belirtildiği “Dolmabahçe mutâbakatı bildirisi”ne Cumhurbaşkanı “Bu, hasretle beklediğimiz bir çağrıdır. Tabii silahların bırakılması çağrısı bizler için çok çok önemli bir beklenti idi. Bu demokratik açılım süreci ile başlayan bir çağrıdır. Milli birlik ve kardeşlik projesi ile başlayan, şimdi de çözüm süreci ile devam eden ve bunu artık noktalayalım diye hasretle beklediğimiz bir çağrıdır” diye sahip çıkmıştı.
Bu arada, bu konuda, dönemin Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsünün, “Cumhurbaşkanı’nın süreçten haberdar olduğu” açıklaması, “Bu sefer Arınç meydandadır. Reis’in yalan söylediğini, kendisinin süreçten haberdar olduğunu ve ülkeyi hükümetin yönettiğini söyler” diye Davutoğlu’nun “tasfiyesi”nin nedenleri arasına ekleniyor.