Menfur ve kanlı “darbe girişimi” sonrası, süren soruşturmalarla 80 bini aşan kamudaki tasfiyelerin kapsamı yeni KHK’larla daha da genişletiliyor.
Hükûmet sözcüsünün duyurusuyla, ordudan daha çok ihrâcın olduğu yargının yanısıra “öncelikli olarak Dışişleri, Sahil Güvenlik, Emniyet ve TSK başta olmak üzere çeşitli kurumlardan gelen ‘listeler’le ‘FETÖ’cü olduğu tesbit edilen kişiler kamu personeli olma vasfını kaybedecekler.”
Vakıa şu ki, en üst düzeyde tepeden “vatandaşların vatandaşları ihbar etmesi, komşuların komşularını jurnallemesi” teşvikinin, “ihbarcılık” furyasıyla toplumda sebebiyet verdiği kırılma daha derin ve onulmaz rahnelerle kırılmalara sebebiyet veriyor…
“CADI AVINA DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR”
Görünen o ki, “FETÖ” üzerinden dinî cemaatlerin mânevî hizmetleri karalanıp tasfiyelerine “gerekçeler” hazırlanmaya, “bahaneler” bulunmaya çalışılıyor.
Keza iktidarı eleştirdikleri ya da muhalefet ettikleri için, akademisyenler, eski siyasetçiler, gazeteciler, isnad ve iftiralarla itibarsız kılınıyor.
Bu minvalde “FETÖ’cü’ etiketi ve yaftalaması”na mâruz kalan İstanbul ve Oxford Üniversiteleri öğretim üyesi Deniz Ülke Arıboğan’ın sosyal medya üzerinden açıklamaları ibret verici. (10.8.16)