“Çözüm süreci”nde, güvenlik güçlerinin yüzlerce “izin talebi”nin
iktidar tarafından reddedilmesiyle terör örgütünün 200 ton
patlayıcıyı şehirlere yığdığı, 80 bin uzun namlulu silâhı ve
tonlarca mühimmatı depolayıp ilçe ve mahalleleri cephânelik haline
getirdiği, yüzlerce hendek kazıp, barikat kurup patlayıcı
tuzakladığı, aylardır süren operasyonlarla ortada.
Yol kesen, kimlik kontrolü yapan, “asker alma çadırları”nda örgüte
militan devşiren, vergi-haraç toplayan terör örgütü, belli ki
Öcalan’ın “İmralı tutanakları”nda söylediği “şehir savaşı” için
fazlasıyla hazırlık yapmış ve palazlanmış.
Bunun ağır bedelini yine iki ateş arasında kalan halk ödüyor. Yüzbinlerce vatandaşın evini, işini terk etmek zorunda kalıp perişan olmasıyla, ekonomiden eğitime birçok alanda ölge halkı ödüyor. Ve her gün ardı ardına gelen şehid cenâzeleriyle bütün millet ödüyor.
Sadece Sur’da yıkılıp yakılan beş okulda okuyan 4500 öğrenciden ancak 880’inin –bir araya getirilen bir binada- okula devam etmesi, 3600’den fazlasının okulunu terk etmesi, bunun acı örneklerinden biri.
Ne var ki, düşülen vartada iş daha da çıkmaza girmiş durumda.
“Dolmabahçe mutâbakatı”nı tanımayıp “masa”yı deviren Cumhurbaşkanı’nın “PKK’nın siyasî uzantısı HDP ile görüşülmeyecek” çıkışına karşı Başbakan “Elinde silâh olmayan herkesle görüşeceğiz” diyor, ama “çözüm süreci” millet irâdesinin temsilcisi Meclisin gündemine hâlâ getirilmiyor.
“Artık terör örgütü muhatap alınmayacak” denilip, peşinden “Bizim bundan sonra tek muhatabımız vardır, o da milletimizdir, milletimizin her bir ferdidir” şeklinde muğlak ifadelerle devam edilmesi işi muallakta bırakıyor.