Siyasî iktidarının Temmuz 2007 seçimlerinden bu yana meydanlarda
bol bol istimalle “darbelerle hesâplaşıldığı darbecilerin
yargılandığı” söylemlerinin ardından başta “yüzyılın dâvâsı” olarak
sunulan “Ergenekon” ve “Balyoz” olmak yıllardır yargılaması yapılan
yüzlerce sanıklı “darbe dâvâları” sulandırılıp tasfiye sürecine
sokulmasıyla bütün sanıkları tek tek tahliye edildi.
Aslında ric’at, Erdoğan’ın Başbakan olarak “Savcısıyım” dediği çoğu
“plân” safhasını aşan “darbe dâvâları”ndan Cumhurbaşkanı olarak
“kumpas kurulmuş” ve “aldatıldık!” çarkıyla açığa çıktı,
Kırılma, “28 Şubat postomdern darbe” dâvâsındaki tutuklama dalgalarından “Yeter artık!” diye yakınan dönemin Başbakanının yargıdan şikâyetiyle ve Adalet Bakanı’nın “Ortada olmayan bir mahkeme var, hâkim ve savcıların görevi sona ermiştir, karar verme yetkileri yoktur” çıkışıyla, altyapısı hazırlanmadan Özel Yetkili Mahkemelerinin apar topar kaldırılmasıyla hızlandırıldı.
Evvelâ 12 Mart (1971) muhtırası gibi dönemin Genelkurmay Başkanı’nın bizzat kaleme aldığını söylediği 27 Nisan (2007) e-muhtarası “askerin lâiklik hassasiyeti” olarak geçiştirildi. Yine tankları sokaklarda yürüterek “demokrasiye balans ayarı”yla inkıtaa uğratan, yüzbinlerce vatandaşı fişleyen 103 sanıklı 28 Şubat “postmodern darbesi” davasının başaktörleri dahil tek tutuklu bırakılmadı.