Bediüzzaman’dan “çözüm” tavsiyeleri - 2
Seçimin üzerinden daha bir ay geçmişken Suruç katliâmıyla “erken
seçim” hesabına provoke edilip tırmandırılan terör fitnesiyle
“çözüm süreci”nin tasfiyesinin, AKP iktidarının baştan beri Meclis
ve meşrû merciler yerine terör örgütünü “muhatap” alması olduğu
artık ayân beyân ortada.
“Sürec”i neticesiz kılıp berhava eden sebeplerin başında, temelde bir demokrasi ve özgürlük meselesi olan “Kürt sorunu”nun, demokratik haklar ekseninde millet irâdesinin ortak temsilcisi millî birliğin çatısı Meclis’in uhdesinde değil, tefrika ve iftirak aracı olarak kullanılmasından. Bu açıdan, ecnebi mihrakların “kavmiyetçiliği (etnisiteyi)” telkinle ırkî-bölgesel ayırımlar üzerinden milleti ve vatanı tefrika fitnesi belâsına düçar etme komplosuna karşı “usûl-ü merkeziye” dediği demokratik merkezî sistemi maddî ve mânevî kalkınmanın yolu olarak gösteren Bediüzzaman’ın temel tesbitleri büyük önem taşıyor…
Hayatı boyunca “bölünme ve parçalanma”ya götürecek tezleri reddeden Bediüzzaman, Meşrûtiyet yıllarında gazetelere yazdığı makalelerde, Şark’ta aşiretlere verdiği “meşrûtiyet (demokrasi) ve hürriyet dersleri”nde, İstanbul’daki hitap ve nutuklarında, mahkeme müdafaalarında, te’lif ettiği Risâlelerde ve lâhika mektuplarında hep milletin ve vatanın birlik ve bütünlüğünü esas alır.