BEDİÜZZAMAN’IN MECLİS SİSTEMİ VE RİYASET TESBİTLERİ -7
Bediüzzaman’ın 24 Temmuz 1908’de İkinci Meşrûtiyet’in ilânının
üçüncü günü irticâlen irâd ettiği ve bilâhare Selânik’te Hürriyet
Meydanı’nda tekrarladığı, devrin gazetelerinde yer alan ve 1910’da
İstanbul’da İkbâl-i Millet Matbaası’nda basılan Nutuk adlı eserinde
neşredilen “Hürriyete Hitap” nutkundaki tahliller, “tek kişilik
yönetim”e karşı Meclis sistemini tercihin tarihî bir
belgesidir.
Öncelikle, “zaman-ı sâbıkta (geçmiş dönemlerde) revâbıt-ı içtima (toplumu birbirine bağlayan bağlar) ve levâzım-ı taayyüş (yaşamak için gerekli olan şeyler) ve fevâdi-i medeniyet (medeniyetin faydaları) o kadar tekessür ve teşâub etmediğinden (çoğalıp şubelere, kollara, sınıflara ayrılmadığından) bazı kalil (az) adamların fikri devletin idâresine yarı kâfi idi” değerlendirmesiyle, geçmişte padişah ve etrafındaki birkaç danışmanla işlerin yürütüldüğünü nazara verirken, devamında buna mukabil “Amma bu zamanda revâbıt-ı içtima o kadar tekessür etmiş ve levâzım-ı taayyüş o kadar taaddüt etmiş (sayısı artmış) ve semerât-ı medeniyet (medeniyetin faydaları) o kadar tefennün etmiş (ilimlerle ve san’atla yeni bilim dalları ile gelişmiş) ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan Meclis-i Mebusan ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer’î ve seyf (kılıç) ve kuvvet-i medeniyet menzilinde (konumunda) bulunan hürriyet-i efkâr (fikir hürriyeti) o devleti taşıyabilir ve idâre ve terbiye edebilir” tesbitiyle, bu zamanda artık “şahs-ı vâhid (şahıs) hükümetleri”nin değil “şahs-ı mânevi”yi temsil eden meclislerin yetkili ve hâkim olduğu demokratik parlamenter sistemin gereğini ortaya koyar. (Eski Said Eserleri, Nutuk, 179)
“MEYL-İ RİYÂSET, KIYÂMETE KADAR HAŞROLMASIN!”
Bu tesbitle, “Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlâl” ikazında bulunur.