Mugalâtalara karşı-2
Tesbit şu ki, “terör örgütünün son iki-üç yılda “savaş” için ciddî
silâh ve cephâne stokladığının resmen ikrarıyla “çözüm süreci”ndeki
yanlışlıkların üzerine gidilmesine karşı ön alınmaya
çalışılıyor.
Bu siyasî atraksiyonla kamuoyundan gelen, “Madem örgütün onca silâh yığınağı yaptığını biliyordunuz, neden önlem alıp engellemediniz?” sorusu karambola getirilerek hükûmetin en başta sorumlu olduğu konuda suç başkalarına fatura ediliyor.
“EFKÂR-I UMÛMİYE GAYR-I MÜMEYYİZ ADDOLUNUYOR”
Her gün şehit cenâzelerinin geldiği kargaşada Başbakan’ın ağzından, “kamu düzeni” ve “terörle mücadele” lâfları düşmezken, Doğu plâkalı otobüslerin Batı’da taşlanması kırılganlığına düşülüyor.
Toplumun kutuplaştırılıp ayrıştırıldığı kopuşta birlik ve beraberlikten dem vuruluyor. Geri gidişle Türkiye AB rotasından çıkarılırken, demagojilerle “AB projesinde ilerliyoruz!” propagandası yapılıyor. Otoriterleşme “demokratikleşme” olarak sunuluyor.
Türkiye’nin “komşularla sıfır sorun” iddialı dış politikanın vahim fiyaskosunun hezimeti ve fitne ateşinin kıvılcımları, Irak’tan sonra parçalanma eşiğindeki Suriye üzerinden Türkiye’ye sıçrarken, Başbakan, “Suriye politikamız bir efsanedir” diye övünüyor!