“Çözüm”ün akıbetsizliğine sebebiyet veren yanlışların başında,
“süreç”in konjonktürel politik hesaplarla istimalinin geldiği olup
bitenlerle ortaya çıkıyor.
Hatırlanacağı üzere Ocak 2012’de 34 PKK’lının Habur’dan
geçişlerinin sağlanması adına, tabiî hâkimlik ilkesi çiğnenerek
başka illerden savcılar hâkimler taşınıp kurulan çadır
mahkemesinde, militanlar yedi dakika süren yargılamalarla
“pişmanlık yasası”ndan yararlandırılıp salıverildiler.
“Çözüm süreci”nde bir dizi yanlışlık yapıldı. Devlet ve istihbarat yetkilileri İmralı’ya, HDP milletvekilleri Kandil’e gönderildi, aralarında arabuluculuk yapıldı. Nevruz mesajı Diyarbakır meydanında milyonlara okutuldu.
Bununla kalınmadı; terör örgütü flâmalarıyla otobüslerin üzerine çıkıp şov yapan militanların şehir şehir dolaşıp propaganda yapmalarına izin verildi.
Bu arada mülkî âmirlerin yüzlerce “operasyon izni talepleri”ne “Karışmayın!” tâlimatıyla bölge terör örgütünün alan hâkimiyetine terk edildi.
TUTUKLAMALAR HUKUKÎ DEĞİL
Bizzat Cumhurbaşkanı’nın “Dolmabahçe mutâbakatı”ndan sonra “Çözüm süreci bitmiştir” deyip “masayı devirmesi”yle “çözüm” sonlandırılıncaa “süreç”te tam bir belirsizlik girdabına düşüldü. Ve HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla kriz daha da derinleştirildi.
Kısacası, terör saldırıları sürerken, Meclis’ten ve milletten habersiz kapalı kapılar arkasındaki “müzâkereler”den, dokunulmazlıkların kaldırılmasına varan ifrattan tefrite çelişkili çarpıklıklar, bugünkü kırılganlığı getirdi.
Bundandır ki, gelinen noktadaki milletvekili tutuklamalarının hukukîliği tartışılıyor.
Diğer yandan “dokunulmazlıkları” olmayan belediye başkanlarının daha evvel, şimdi vekiller için suçlama konusu yapılan söylemlerin daha şiddetlisini dile getirdikleri halde o zaman ilişilmemesi, ama şimdi peşpeşe tutuklama kararlarının gelmesi de.