Suruç saldırısı sonrası alevlenen olaylar, sadece Suriye’deki iç savaşta PYD ile IŞİD çatışmasının Türkiye’ye taşınmasıyla kalmıyor; ne yazık ki içte de bu tahriklere geliniyor.
Karşılıklı suçlamalarla Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a ardı ardına HDP’ye yönelik sert eleştiriler, hükûmet sözcüsünün “Neden orada bu partinin yöneticileri, temsilcileri yoktu?” suçlaması, buna karşı HDP’nin gençlerin Suruç’a girişinden patlamanın birkaç dakika öncesine kadar her hareketinin saniye saniye tâkip edildiğini nazara verip, “Patlama anında neden tek polis ve yetkili ortada yoktu?” sorusu bunun ifâdesi.
Esasen, IŞİD hücrelerinin devreye sokulup PKK’nın provoke edilmesiyle IŞİD’le gerginliğinin tırmandırılacağı, kanlı eylemlerle, karşılıklı provokasyonlarla kargaşaya zemin hazırlanacağı aylar öncesinden haber verilmişti. Düşülen vartada, bu komplo senaryolarının sahnelendiği görülüyor.
Yine Türkiye’nin dört bir yanında kışkırtılan kitlelerin sokaklara dökülmesi, kitlesel eylemelere sürüklenmesi, göstericilerle emniyet güçlerinin çatış(tırıl)ması, polisin saldırıyı protesto edenlerin üzerine basınçlı su ve biber gazı sıkması çok yönlü tahriki su yüzüne çıkarıyor…
OYUNA GELİNİYOR…
Doğrusu, Suruç saldırısıyla aynı günde Adıyaman’da PKK’nın askerle çatışıp bir astsubayı şehit etmesi, peşinden iki gün sonra Ceylanpınar’da aynı evde iki polisin katlini “IŞİD’in Suruç katliâmının intikamı” olarak üstlenmesi “kaos planı”nı açığa çıkarıyor.
Daha önce “silâhları bırakma” çağrısı yapan HDP Eşbaşkanı Demirtaş’ın “şiddet sarmalından çekilme”, “provokasyonlardan sakınma” uyarılarına, Adıyaman’da şehit edilen askerle Ceylanpınar’da katledilen polislere tâziyetlerine mukabil, diğer Eşbaşkanın “Sırtımızı PYD-KCK- YPG’ye dayıyoruz” çıkışının ardından sokak eylemlerinin artması, oyuna gelindiğini gösteriyor.